Arkas Koleksiyonu’nda “Doğa, Bahçeler, Düşler” Sergisi | Elgiz Müzesi // Samet Lüleci

İnsan: Evrendeki yerini varoluşsal olarak sorgulamaktan vazgeçtiğinden bu yana, yaşadığı gezegeni fazlasıyla değişime maruz bırakması önlenemeyen memeli. Evet! O arkadaş biz oluyoruz, ta kendimiz… Sanayi Devrimi olarak nitelediğimiz olgunun varlık gösterdiği yüzyıldan, içinde bulunduğumuz şu günlere değin artarak gelişen ve özellikle takribi çeyrek asırdır ‘iklim krizi’ adıyla kulağımızı arşınlayan bu değişim, etkisini kuşkusuz en çok doğa üzerinde gösterdi. Geride bıraktığımız salgın süreci içinde insan eliyle gerçekleştirilen müdahalelerin azalmasıyla, doğa üzerindeki olumlu gelişmeler gözle görülür oranda arttı. Doğal olanın yalnızca ileriye giden zamanın olumsuz etkisiyle değil, yerkürede kendi varlığını her şeyden üstün gören insanın önlenemeyen müdahalesiyle ilişkili olduğu resmen kanıtlandı. Belki de mazide kalmış evrenin yeniden hayat bulduğuna tanıklık etmek, el birliğiyle mahvettiğimiz ebedi yuvamızın biz olmadan nasıl kendini iyileştirdiği gerçeğiyle yüzleşmemizi sağladı. Burada ‘el birliği’ söylemini yinelemek doğru olacak çünkü bu kadar büyük bir etkinin ‘şu veya bu büyük birader eliyle’ gerçekleştiğini iddia etmek; yalnızca kendimizi durumdan aklamak ve kolay olan kaçış yolunu seçmek olurdu.

Arkas Koleksiyonu’nda “Doğa, Bahçeler, Düşler” Sergisi | Elgiz Müzesi
Arkas Koleksiyonu’nda “Doğa, Bahçeler, Düşler” Sergisi | Elgiz Müzesi

Adeta gücümüzü birleştirip mahvettiğimiz mazideki dünyamızın eski görünümüne ait belgeleri olarak görebileceğimiz, yaşı yüzlerce yılı geçen sanat eserleriyse bu konudaki başarımızı kanıtlayan yegâne somut deliller olarak görülebilir. Bu ispat niteliğindeki eserleri dünyadaki birçok müze ve özel koleksiyonda gözlemlemek mümkün. Ülkemiz müze ve özel koleksiyonlarında da bu bağlamda geniş ve nitelikli eserler mevcut. Özellikle vurguladığımız ‘el birliği’nin kanıtı olan birtakım sanat eserleri, bu duruma amiyane tabirle bir serzenişle oldukça başarılı bir iş birliği neticesinde, İstanbul’da kentlinin ilgisine sunuluyor şimdilerde. Elgiz Müzesi ve Arkas Sanat Merkezi’nin ortak girişimleriyle bu iki ayrı özel koleksiyonun kendi binalarında karşılıklı olarak gerçekleştirdikleri sergiler, ülkemiz sanat camiasında koleksiyonlar arası eser paylaşımı açısından son zamanların en geniş kapsamlı takasını niteliyor. Arkas Sanat Merkezi’nde 07 Eylül 2021 ila 13 Şubat 2022 tarihleri arasında gerçekleşen “Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisi, tüm seçkisi korunarak İstanbul’a; “Mitler ve Hayaller” adıyla Elgiz Müzesi koleksiyonuna ait özel bir seçki de İzmir’e konuk oluyor. “Mitler ve Hayaller” sergisinin küratörlüğünü Billur Tansel üstlenirken; bu yazımızda genişçe bahsedeceğimiz “Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisini ise Müjde Unustası’nın direktörlüğüyle Jean-Luc Maeso kürate ediyor.

Giderek bozulan ekolojik dengeyle yaşanmaz bir hal alan evrenin bu gidişle artık içinden çıkılmaz bir sorunla karşı karşıya olduğu gerçeğinin vurgulanması, iki serginin de buluştuğu ortak payda olarak mazideki dünyanın görünümünü sunan eserlerle iki şehrin izleyicisine ulaşıyor. 16. yüzyıl ila 20. yüzyıl arası geniş bir aralığı kapsayan seçki, bir parçası olduğumuz doğada yine ancak doğal olanla var olabileceğimiz gerçeğinin idrakine varmamızı amaçlıyor. Küratör Jean-Luc Maeso’nun tabiriyle, tek koleksiyonda bir konuya dayalı bu kadar eserin yer alıyor olmasının ilginçliğinin yanı sıra farklı dönem ve yaklaşımlara ait yerli ve yabancı sanatçıların eserlerinin bir arada oluşu, bu bağlamda Arkas Koleksiyonu’nu son derece nitelikli ve ayrıcalıklı kılıyor. Seçkide yer alan resim, heykel, dokuma sanatı ve dekoratif eserler sergi salonunda bir arada kurgulanarak konumlanıyor. Tüm bu eserlerle yüzyıllar arası süreçte ‘bahçe’ algısının nasıl değiştiği ve doğa üzerindeki yıkımın ne oranda büyük olduğu olgusu izleyiciye sunuluyor. Tablolar, heykeller, Rönesans halıları, 19. yüzyıl Osmanlı saray halıları geleneğine ait parçalar, cam objeler, Art Nouveau mobilyalar salonda yer alan seçkinin içeriğini oluşturuyor. Tuval üzerine oluşturulmuş resimlerde bahçe algısının farklı tezahürlerini gözlemlemek mümkün. Özellikle Fransız ve diğer Avrupalı ressamlara ait Empresyonist ve Post-Empresyonist çalışmaların yanı sıra resim sanatımız adına bir dönüm noktasını oluşturan asker ressamlara ve diğer 20. yüzyılda eser veren sanatçılarımıza ait peyzaj betimlemeleri de seçkideki resimlerin genel odağı olarak izleniyor.

Avrupa insanının zamanla dışarıda bir yaşamı arzulayarak cennet teması üzerinden yaşadıkları doğayı dönüştürmeleri, yüzyıllar içerisinde bahçe algısının giderek gelişmesini ve kaçınılmaz olarak çeşmelerle, havuzlarla, patikalarla, çeşitli peyzajlarla hatta ormanla kurgulanarak genişlemesini sağlamıştır. Sergi metninde vurgulanan tabiriyle, doğanın insan tarafından kurgusal bir yaşam alanı olarak tasarlanmış bir parçası olan ve sanatçılar için vazgeçilmez bir malzeme sunan ‘bahçe’; eserlere cennet mekânı, keyif alanı, tarım arazisi gibi farklı görünümlerle yansımıştır. Farklı dönem ve yaklaşımların zengin bir üretim yelpazesi sunmasıyla birlikte eserlerde hayat bulan bu görünümler, her sanat okulu tarafından konunun ayrı çeşitlemelerle işlenmesini beraberinde getirmiştir. Nitekim doğanın giderek sanatın ana konusu halini aldığı özellikle 19. yüzyılda eser üretimlerini gerçekleştiren sanatçılar, kendi bohem tarzlarını yansıttıkları yapay peyzajlar dahî oluşturmuşlardır. Yarattıkları bu kişisel bahçeler ile kendi ekollerini yansıttıkları eserler üreten sanatçılar, yaşadıkları yüzyıllar arasında doğa-insan-zaman çatışmasının henüz yıkmadığı evreni adeta gelecek için belgelemişlerdir.

Sergi, tematik bağlamda sanatın farklı birçok üretim alanını ve dönemini bir araya getiriyor. Rönesans’tan itibaren 20. yüzyıla değin geniş bir aralığı kapsayan seçkide 170 eser yer alıyor. Alfred Sisley, Maurice de Vlamick, Maurice Denis, John William Godward, John Atkinson Grimshaw, Alfred de Breanski, Henri Jean Guillaume Martin, Èmile Othon Friesz, Maurice de Vlaminck, Henri Eugéne Augustin Le Sidaner, Jean-Baptiste-Armand Guillaumin, Joseph Bernard, Louis Anquetin, Albert Marquet, Emile Claus, Peder Mørk Mønsted, George Blakie Sticks gibi Avrupalı ressamların yanı sıra; Hoca Ali Rıza, İsmail Hakkı, Üsküdarlı Cevat, Osman Asaf, Sami Lim, Nazmi Ziya Güran, Eşref Üren, Naci Kalmukoğlu, Sami Yetik, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Adil Doğançay gibi Türk ressamların eserleri de bulunuyor. Sergide 19. yüzyıl sanatçıları Jean-Baptiste Carpeaux, Albert-Ernest Carrier-Belleuse, Èdouard Drouot, Cesare Lapini, Denise Delavigne ve Mathurin Moreau’nun heykel çalışmaları, 16. yüzyıla tarihlendirilen Flaman duvar halıları ve 19. yüzyıla ait Osmanlı saray halıları geleneğini yansıtan Feshane ve Kumkapı halıları da seçkiyi zenginleştiren koleksiyon parçaları olarak salonda yerini alıyor. Emile Gallé ve Daum Nancy atölyelerinin önemli bahçe temalı üretimleri Art Nouveau kült tasarım ahşap mobilyalar ve cam eserler de sergiyi oldukça ünik kılıyor.

Lucien Arkas | Can Elgiz
Lucien Arkas | Can Elgiz

Serginin, yer aldığı yapıyla ilişkisine bakacak olursak; Elgiz Müzesi’nin çağdaş eserlerin sergilenmesi için planlanan iç hacmi düşünüldüğünde, seçkiye dahil edilen klasik eserlerin mekanla herhangi bir tezatlık oluşturmadan izleyiciyi karşıladığını söylemek yerinde olur. Müze kurucusu Can Elgiz bu konuda şu sözleri kaydediyor: “…Buradaki en önemli nokta, çağdaş sanat eserlerinin klasik ve sarayvari bir mekânda sergilenmesi, diğer yandan da klasik eserlerin, halıların ve değerli objelerin bizim gibi White Cube olarak tarif edilen mekânda sergilenmesi oldu. Sergi kurulduktan sonra gördük ki klasik eserler bu mekânda da çok doğru bir sergi biçimlendirmesi ile çalışıldı…”. Koleksiyondaki cam vazolar ve heykeller sergi salonuna özenle yerleştirilmiş; Art Nouveau ahşap mobilyalar ise ayrı bir bölüm oluşturularak seçkiye dahil edilmiş. Ayrıca dijital bir ekranda iki ayrı şehirde gerçekleşen sergilerin kurulum aşamalarının ve birtakım isimlerle yapılan röportajların yer aldığı video gösterimine de yer verilmiş. Eserlerin künyesine yerleştirilen karekodlarla da ziyaretçilerin sanat eseri hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşması amaçlanmış. Genel bir bakışla göz önüne alındığında; seçkide yer alan eserlerin galeride son derece ustalıklı bir dokunuşla buluşturulmaları ışığında, sanat camiamızda gerçekleştirilmiş koleksiyon sergileri içerisinde iki koleksiyon arasındaki bu paylaşımın oldukça başarılı bir girişim olduğunu söylemek mümkün.

Arkas Koleksiyonu’ndan özel bir seçkiyle oluşturulan ve 4 Mart itibariyle izleyicisiyle buluşan “Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisi, 31 Temmuz’a kadar Elgiz Müzesi’nin Maslak’taki adresinde ziyaret edilebilir. İzmirli sanatseverlerin beğenisine sunulan Elgiz Koleksiyonu’ndan “Mitler ve Hayaller” sergisi de yine aynı tarihe kadar Arkas Sanat Merkezi’nde görülebilir.

Samet LÜLECİ
Sanat Tarihçi | Metin Yazarı

Türkiye'nin En Büyük Sanat Haber Portalı, Güncel Sanat Haberleri, Sergi Rehberi, Sanatçı Portfolyoları, Sanat Üzerine Röportajlar