başlarken dinle: E La Luna ‘N Mezzu ‘U Mari¹
Morte Alla Francia İtalia Anela! Böyle okunduğunda herhangi bir çağrışım yapmayan, alelade bir slogan gibi gelen bir cümle. Hani belki yabancı dillere hakim kişilere Francia ve İtalia tanıdık gelir. Az çok kitap sayfası çevirmiş ya da parmak uçlarına mürekkep bulaşmışlara bir de belki Morte tanıdık gelir! Peki nedir bu ‘morte Alla Francia İtalia Anela’? Bilenlere sessizlikleri için teşekkür ederim. Bravo!
Türkçe karşılığı ile ‘İtalya, Fransa’ya ölüm diye bağırıyor!’ demek. Peki neden bağırıyorlar?
İlk defa 1283 senesindeki bir savaşta kullanılan bu savaş narası, Fransız ihtilalinin yıkıcı etkilerinden çekinen Napoli kralı 4. Ferdinand’ın Sicilya topraklarında kurduğu birliğin adıdır. Şimdi soracaksınız, Napoli nere, Sicilya nere! Hakkınızdır da! Sahi Sicilya nere?
İlk olarak mö. 1000’de Siculilerin yaşam kurduğu, şeklinden dolayı Trinacria olarak anılan, Yunan mitolojisindeki ölümcül canavar Typhon’un Zeus tarafından altına hapsedildiği Etna Dağı’nın evi, çizmeye demir bir ip misali Messina köprüsü ile bağlı, sahil şeridi yeşil iç kısımları sarının her türlü boğucu tonunu barındıran Sicilya adası, Akdeniz’in en büyük adasıdır. Bu ay ki Sicilya seyahatimizde sizlere yol arkadaşlığı yapması için önereceğim kitap, yakın geçmişte tüm Avrupa’nın ödediği, bu gidişle yakın gelecekte de tüm kainatın bedelini bir kez daha ve muhtemelen daha acı şekilde ödeyeceğimiz bir ırkçı saplantının yönetim şekline evrildiği, bu olayları da Elio Vittori’nin kaleminden ‘Sicilya konuşmaları’. Yola çıkmadan evvel yanımıza alacağımız diğer şeyler ise terlik-sakın parmak arası almayı aklınızdan bile geçirmeyin- ve keten gömlek. Sicilya sıcakları, varoluşa isyan ettirecek safhada. Hatta evrime de.
Bu iki arkadaş, Napoli ve Sicilya, aslında İtalya içindeki en huysuz, en asi iki delikanlıdır. Öyle ki, İtalya şehir devletleri birleşerek İtalya Cumhuriyeti’nin ilk temellerini atarken bu ikili kendi devletlerini daha doğrusu krallıklarını kurmaya bile kalkışmışlardır. Mafia da o günlerde, milis bir güç olarak kurulmuştur. Akabinde sakinleşen ve normale dönen yaşam ile birlikte bu birlikler ellerindeki silahları otoritelere bırakmayı reddederek her gerilla gücü gibi dağlara sığınmıştır. Dağ demişken de burada bir parantez açmak isterim. Öyle ağaçlık, içinden nehirler geçen, gölleri olan dağlar düşünülmesin. Dağlar da öyle arkasındaki dağı dahi gizleyemeyenlerden değil ha. Dağ gibi dağ. Ben şahsen bu kadar değişik yapıda ve çorak dağları daha öncesinde gittiğim hiçbir yerde görmemiştim. İşte bu milis güçlerde böyle bir dağ-kent olan Corleone gibi çeşitli dağ-kentlere sığınarak, oralarda palazlanmış, sonra da vatandaşa bela olmuştur. Devlet eliyle beslenip, başa bela olmasına zaten biz şahidiz de lakin onlarda durum farklı. Sicilya’nın yapısı ve ekonomik yapısını gözlemleyerek sömürecek vatandaş olmadığını anlayarak, biraz da işleri yüzlerine bulaştırdıklarını düşündüklerinden olacak Birleşik devletlere gitmiş bu mafia üyeleri ilerleyen zamanlarda. Belki de bizdekilerin aksine utanmışlardır kim bilir? Corleone’yi, hepinizin bildiği bir isim olarak kullandım. Burası, izleyenlerin hatırlayacağı üzere Baba serisinin 2. filminde Michael Corleone karakterinin düğününün yapıldığı yer. Aynı zamanda da en tehlikeli 10 mafya babasının 8’inin de doğum yeri olma özelliği taşımaktadır. Şuan o kadar da tehlikeli bir yer değil. Tabi korna çalmazsanız. Bu tarz dağ-kentleri mutlak suretle gezmenizi tavsiye ederim.
Sicilya’ya, kuzeybatısında Palermo(PMO), doğusunda Katanya(CTA) şehirlerinin havalimanlarını kullanarak gidebilirsiniz. Karayolu ile gelmek isteyenleriniz ise Messina boğazını vapurla geçmek zorunda. Messina köprüsü diye bir köprü var lakin hizmette değil. Palermo-Katanya arasının sıkıcı bir karayolu ile iki buçuk saat sürdüğünü de bilahare o yolu defalarca süren birisi olarak hatırlatmak isterim. Bu yüzden adaya uçakla geleceklere bu iki havalimanından birisine inmesini, dönüşü de öbüründen yapacak şekilde araç kiralamasını tavsiye ederim.
Sicilya, denizi, mutfağı, tarihi ve mağribi mimarisiyle çok güzel anılar biriktireceğiniz bir ada. Ben konaklama olarak farklı parametreler neticesinde Palermo tarafını seçtim. Burada ev kiralamak isteyenler hayal kırıklıkları yaşayabilir. Şehir ve çevresi epey eski. Lakin emin olun otellerde de durum pek farklı değil. Ben şanslıydım. Harika insanların –Grazie Turi&Francesca– ev sahipliğinde muazzam anılar biriktirdim. Sizlere de gitmeden evvel kalacağınız yer hakkında detaylıca bilgi edinmenizi, hatta ev sahibiniz ya da sahibeniz ile konuşmanızı öneririm. Ha bir de yaz başı ya da sonunu seçmeniz, sıcaklardan kaçmanız için önemli bir detay. Ben bu tavsiyeyi dinlemediğim için pişman oldum. Temmuz ortalaması 42 santigrat derece.
Sicilya’nın hatırımda kalan en önemli noktaları Katanya’da her noktada karşılaşacağınız fil detayı ve hikayesi-ki mutlaka araştırın, burada bahsederek kafanızı şişirmeyeceğim-, güney sahilindeki Türklerle uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen arapların türklere benzetilmesinden ya da kim bilir barbarlığın Türklerle ilişkilendirilmesinden dolayı Türk merdivenleri ismini alan travertenleri, Agrigento’daki Zeus Tapınağı, Enna şehrindeki cehennem kapısı ki bu ölüler dünyası Tartarus’un da girişi ülkemizdeki Hierapolis antik kentindedir ve Azure serisi op.1² başlıklı yazımda detaylıca paylaşmıştım, ve tabiki Etna yanardağı. Emin olunuz ki buraların tamamını 2 günde gezebilirsiniz. Sicilya, daha birçok güzel yer barındırmasına rağmen bu saydığımız noktalar mutlak suretle görülmesi gereken yerler olarak öncelikli.
Sicilya dendiğinde herkesin aklına genellikle emniyetsiz, çizgili takım elbise giyen fötr şapkalı abilerin dolaştığı bir yer gelmekte. Ancak emin olunuz ki, öyle bir yer değil. Hatta şöyle söyleyeyim. Halk plajlarından birine uğradığınız takdirde kendinizi 90’lar Türkiye’sindeki bir plajda bulacaksınız. Kasede karpuzunu getirip yanaklarından suyu akarcasına yiyenden tutun, peçeteye pişi sarıp yiyene kadar evinizde hissedeceksiniz kendinizi! Parmak arası terlik giymemenizi tekrar burada konu denizden açılmışken hatırlatmak isterim. Hatta insanlarının sıcaklığı o derece yüksek ki, döndükten sonra dahi iletişiminizin kopmayacağına kefilim. Mi sbaglio Turi?
Sicilya’nın bir diğer özelliği ise ucuzluğu. Lokantalarında Sicilya usulü sardalyeli makarna, ahtapot ve cannoliyi mutlaka deneyimleyiniz. Bir akşamüstü gün batımını Palermo şehrinin herhangi bir noktasından mutlaka izleyiniz. Hatta üşenmezseniz Torre delle Mandre’den izleyin. Hatta bir de şansınız varsa kulaklıklarınızda Fred Buscaglione’nin³ çınlamasına izin veriniz. Yanınızdakinin elini tutmayı ihmal etmeyiniz. Zira hayat yarın sabahı göremeyecek kadar uzun olamayabiliyor. Ve elinizdeki kitapta yazanları hatırlayınız. ‘İnsan okuduklarını sanki onları yaşamış gibi hatırlar.’ Siz neden yaşadıklarınızın okunmasını istemeyesiniz ki?
İkinci günümüz, bahsettiğim güney sahillerini keşfetmek için erkenden yola çıkmayı gerektirir. Güney sahilleri, mitolojik olarak da pek çok detay barındıran Zeus tapınağına ev sahipliği yapmaktadır. Örnekleri ve benzerlerinin en büyüğüdür buradaki tapınak. Mit odur ki, İkarus’un babası, isminin anlamı usta işçi olan Daidalos, İkarus güneşe yakın uçup da kanatları eridiği için düşerek öldükten sonra buraya sığınır. Girit kralı Minos, kendisine hizmet eden dönemin en büyük mimarının artık Sicilya kralına sığındığını öğrenince deliye döner ve buraya hareket eder. Sicilya kralı Kokalos onu çok güzel karşılayıp boyun eğmiş gibi gözükür, sarayına davet eder. Minos teklifi kabul eder ve saraya gider. Kokalos, o gece hamamda öldürttüğü Minos’un naaşını onunla birlikte gelen askerlerine verir. O Giritliler, krallarının naaşını Agrigentum’a defnedip üzerine bu tapınağı inşa ederler. Her ne kadar o dönemde, Giritlilerin taptıkları tanrıdan ötürü bu konkordiyanın adı Afrodit tapınağı olarak geçse de, yerli halk gözünde ve nezdinde burası Zeus Tapınağıdır. Adanın bir diğer mitolojik hikayesi de Etna yanardağına Zeus tarafından zincirlenen Typhon’un hikayesidir. İtalya’nın bir diğer büyük yanardağı Vezüv’ünkine benzer bir hikayesi vardır bu mitin de. Araştırmanız halinde ilginizi çekecektir.
Gün içinde Türk merdivenlerinin bulunduğu koydaki lokantalardan birinde karşınızdaki denizden çıkan envai çeşit mahsulü yemeden dönüş yoluna geçmeyiniz. Dönüş yolunda, güzergahı biraz uzatıp Marsala’ya uğramak isterseniz rüzgar sörfü yapabilir, az daha gidip Trapani’ye uğrarsanız denizin tadını çıkarabilirsiniz. Gerçi deniz dendiğinde benim favorim Palermo’nun yirmi dakika doğusundaki Venüs kayalığı ve Katanya’nın 45 dakika kuzeyinde, Etna’nın yamacındaki Taormina ama Trapani’ye da buraya kadar gelmişken uğrayın derim. Yolu dert etmeyin. Her ne kadar sıkıcı olsa da notaların⁴ dokunuşu ile zaman mefhumu her zaman yok olmuştur. Tecrübeyle sabit.
Sicilya ile alakalı hatırlatmak istediğim birkaç nokta daha var ki, uygulanması halinde sıkıntı yaşamazsınız. Restoranlar öğlen 1’den akşam 7’ye kadar kapalıdır. Kapıları açık olsa da mutfaktakiler hiçbir şey yapmazlar. Tarz meselesi. İtalya genelinde olduğu gibi öğleden önce 11’den sonra tatsızlık yaşamamanız adına cappuccino söylemeyin. Parmak arası terlikle halka açık yerlerde gezmeyin. Ne olabilir ki diyebilirsiniz? Bahsettiğim bir şiddet değil. Toplumsal soyutlanma.
Sicilya gördüklerinizden ve sizde bıraktığı izlenimden ötürü söylemeliyim ki asla fakir bir yer değil. Aksine çöp ayrımından da göreceğiniz üzere fazlaca duyarlı. Güzel insanların yaşadığı, ütopik bir cennet. Buraya da lütfen dert ve tasalarınızdan arınmış gelin. Kalan dert kırıntılarınız burada zaten yok olacak. Turi’ye söylediğim, onunsa anlamı konusunda bana karşı çıktığı, yazıyı okuyunca gülümseyeceği bir detayım var Sicilya yaşantımdan sonra. Tutto Passa! Herşey geçer. Her ne kadar o daha güzelini söylese de onu burada yazamayacağım. O akşamki yemek sofrasında, o dostlarla birlikte kalacak. Geçmeyecek tek şey ise elinizdeki kitabın satırlarında saklı… ’Dünya büyük, dünya güzel, ama çok canına okunmuş. Herkes acı çekiyor, ama her insan kendisi için, canına okunan dünya için değil. Bu yüzden de dünyanın canına okuyanların sonu gelmiyor.’ Sicilya’da ise karşılaştığım kadarıyla dünya hakkında hala endişelenen insanlar var. Ve ben hepsine teşekkür ediyorum.
Hem de Sicilya usulü notalarla⁵..
Bir dönem işsizlikten dolayı bu toprakları terkedip de geri dönmenin hayalini kuranlar gibi…
Grazie Sicilia!