7 Ocak’ta prömiyer yapan Heybesini Çiğneyen Katır performansı üzerine Dicle Doğan ile bir söyleşi gerçekleştirdim.
Heybesini Çiğneyen Katır, kadın olmak, yolda olmak üzerine düşündüren katmanlı bir performans. Pek çok da politik alt metni barındıran oyunda yönetmen koltuğunda Dicle Doğan karşımızda. Doğan’ın proje yürütücülüğünü ve yönetmenliğini üstlendiği performansta Iraz Akçam ve Simge Günsan ikili olarak sahneyi paylaşıyor.
Oyuna Esmani Kılıç’ın canlı müziği de eşlik ediyor. Yazig Mahmud Sıfatsız da şiir ve yazılarıyla katkı sağlarken görsel tasarım Ege Canpolat‘a emanet.
Heybesini Çiğneyen Katır, iki kadının, kadın olmak, coğrafya, kader, zorluklar, kaygılar üzerinden kah güldürdüğü kah düşündürttüğü bir performans oyun. Akçam ve Günsan, endişeleri çantanın ilk gözüne koymuş ve bize her defasında yolda çekilen kaygıları ilk fırsatta çıkartıp gösteriyorlar…Biz sormadan cevaplıyorlar.
Bir yandan acı çeken, diğer yandan acısına rağmen göbek atan bir kadın… Yolda kaygılarını yüklenmiş ama yolundan vazgeçmeyen bir kadın… Sesi çıktığı kadar pembe desenli halı altından şarkı söyleyen kadın… Oyun, kadınların yürüme eylemini her katmanıyla bize anlatıyor.
Pembe desenli halı, bazen halı, bazen de sığınak.
Sen Çok Güçlü Bir Kadınsın
Bir insan ömrünü neye vermeli. Harcanıp gidiyor ömür dediğin. Yolda kalan da bir yürüyen de bir. Harcanıp gidiyor ömür dediğin. Bir insan ömrünü neye vermeli?
Asıl sormamız gereken soru şu: Ömrümüzü neye veriyoruz? Cevaplar içimizde…
Bu sezon tavsiye ettiğim oyunlardan bir tanesi. Oyunun biletleri tiyatrolar.com.tr adresinde.
Heybesini Çiğneyen Katır projesinden bahseder misiniz; Proje nasıl ortaya çıktı? Bize ne anlatıyor?
Dicle Doğan: Bize insan olmanın en temel ihtiyaçları neler belki biraz bunu anlatıyor diyebilirim. Bazen basit ve sıradan olmanın peşinde bile kayboluyor insan o kayboluşları geçişleri hatırlatmanın peşindeyiz.
Iraz Akçam: Yaşam yolunu yürümeyi, bir kadın olarak üstüne atılan ve aldığın yüklerle içine dolandığın, her adımında düğümleyen bir yas ritüeli adeta. Pembesi içinde, neyin yolcusu olduğumuza dair düşünce rüzgarlarıyla birleşmeleri, kopuşları, bütünleşmeleri ruhu yıkarcasına deneyimleten bir eser.
Simge Günsan: Yolculuğumuzu ve taşıdıklarımızı anlatan bu performans adeta bir başkaldırı. Kendinden, hayallerinden veya geleneklerinden göçüp gitmenin ağırlığını da hafiflemesini de içinde barındırıyor.
Esmani Kılıç: Yolu yolculuğu anlatıyor. Bazen oturduğun yerden içeriye doğru, bazen emekleyerek, yürüyerek, koşarak, geçtiğin yerlerde bir iz bırakarak. Mısırlı Ahmet’in bi röportajında şöyle bi sözü vardı ” insanın kendini temizleyecek bi şeyi olmalı” diye. Kimi dansla, kimi müzikle, kimi yazarak, kimi neşterle, kimi elinde baltayla. O içsel yolculuğa eşlik edecek bi şeyi olmalı diye. Kendini temizleyi öğrenmeli belki insan. Neyi anlatıyor diyorsan belki biraz arınmayı, temizlenmeyi anlatıyor diyebilirim.
Heybesini Çiğneyen Katır, performans ve tiyatro sanatlarının iç içe geçtiği bir proje. Çalışma süreciniz nasıl geçti? Her iki disiplini kullanmak nasıldı?
Tiyatro alanında yaklaşık 8 yıldır bağımsız koreograf olarak çalışıyorum. Ve oyunculukta beden kullanımı, metinle fiziksel olanın ilişkisini kuvvetlendirmek üzerine uzun yıllardır çalışmalar yapıyorum. İlk niyetim bu ilişkiyi temel almak oldu. O yüzden hareket etmeye gönüllü oyuncularla bir araya gelmeyi seçtim. Ben dans alanından gelen bir yönetmenim dolayısıyla bir duygunun önce fiziksel karşılığını bulmanın yollarını araştırmayı sonra onu anlamlandırmayı tercih ediyorum. bir objenin nelere dönüşebileceğinin araştırması üzerine çok yalın bir yerden çalıştık. Ardından yürümenin katmanlarının ve kendini bulma yolculuğunun üzerine değindik.
Heybesini Çiğneyen Katır, içinde pek çok politik söylemi de taşıyor. İki kadın üzerinden izlediğimiz oyun “kadın olmak” ve “yürümek” üzerine neler söylüyor?
2015 yılından beri gerçekleştirdiğim ülkeler arası yürüyüşlerim bir noktada benim kişisel sürecimden çıkıp evrensel bir boyuta geldi. Gerek söyleşilerimde gerek röportajlarımda hep değinilen nokta; Türkiyeli bir kadın olarak cümlesinin vurgulanmasıydı ve sanırım beni en rahatsız eden vurgu buydu. Her geçen gün daha karanlık topraklarda yürüyüşlerimi sürdürmeye devam ettim ve kendimi bulmaktan öte dünya üstünde yaşayan her canlının yaşadığı zulme daha fazla tanık oldum.. ve bir noktada yas ve keder üstüne adımlar atmaya başladım, tam da bu duygu üstünden bu yolculuğu bir esere dönüştürerek herkesin ortak derdine değinmek istedim “bir insan ömrünü neye vermeli”
Türkiye’ye veda ettiğini söylemiştin. Heybesini Çiğneyen Katır için Türkiye’deki son projen olduğunu söyleyebilir miyiz?
Geçen gün bir arkadaşım; her göçmen biraz yarımdır dedi bu cümle uzun zamandır kulaklarımda çınlıyor. Sanırım ait olduğum dili, meseleleri kökten yok edemem ama bir süre ait olduğum yere mesafeli durmak istiyorum. Yorgunum 🙂
Heybesini Çiğneye Katır dilerim Türkiye’nin tüm kamusal alanlarına müzelerine sahnelerine ve oradan dünyaya ulaşır. Proje artık Iraz, Simge ve Esmani’nin ellerinde ve tüm gayretleriyle devam edecek.
Sahnede pembe bir halı metaforu görüyoruz. Halı, bazen halı işlevini görürken bazen de örtü görevi görüyor. Halı neyi simgeliyor? Sen nasıl okuyorsun? Ne tür bir mesajı taşıyor?
Halının hikayesi öyle tuhaf bir yerden bizimle buluştu ki. Halı bizim kamp halımız ve 50 şehir,çok fazla kasaba ve çok fazla ormana yolculuk etmiş,bizim yol arkadaşımız, halımız. Projeye ilk başlarken zeminin soğukluğu sebebiyle altımıza bir halıyı koysak mı dedik, sonra deseni, rengi, ağırlığı, toplumumuzdaki yeri ve heybeti ile yerini buldu. Eski bir geleneğin, kadınların el emeği ile yıllarca duvara bir süs olarak işlediği bu sanat eseri zaman içerisinde ayaklarımızın altına serilmiş bir halı olmuş. Sanırım işe dair bize çok şey anlatıyor.
Heybesini Çiğneyen Katır, herkesin izlemesi gereken bir performans. Sahnede iki kadın üzerinden “ömrümüzü neye veriyoruz?” sorusunu soruyorsun ve cevap genelde ortak. Projeyi farklı şehirlere hatta Portekiz’e taşıma amacın var mı?
Dünya üstünde şahit olduğum her mesele ortak, kadınlar üzerinden kurduğumuz bu dil sadece Türkiyeli bir kadının meselesi değil evrensel bir mesele. Bu işe ilk başladığımda İran olayları gündemdeydi, sonra en yakın arkadaşımın arkadaşı öldüresiye bıçaklandı, çember daraldı, farkettim ki toplumsal cinsiyet meselesi uzağımda değil adım adım bana geliyor ve nereye gitsem orada benimle bizimle. O yüzden de en büyük arzum; kendi türkümüz, toprak darbukamız ile bu ortak meseleyi tüm dünya ile buluşturmak. bağlama virtüözü Hasret Gültekin’in Bir insan ömrünü neye vermeli eserinden ilhamla yola çıktığımız bu projede nasıl derdimiz ayrışsın ki.. öldürülüyoruz ölüyoruz, gencecik yaşımızda bir hiç uğruna.
“Sen çok güçlü bir kadınsın” ve “Bir insan ömrünü neye vermeli. Harcanıp gidiyor ömür dediğin.” Bu iki söylemi çok kez duyuyoruz. Bu söylemleri “Ey kadınlar biz güçlüyüz, uyanın” demek gibi bir yere koyabilir miyiz? Kadınlara ne söylemek istiyorsun?
Tam tersi, ben tüm bu güç kavramlarını alt üst etmeyi, bunu tiye almayı vurgulamak istiyorum. Üzerimize biçilmiş bütün bu rolleri bir el şıklatmak kadar hızlı geçişlerle derinden yaşıyoruz, bir ayna tutup yalnız değiliz demek istiyorum, hep birlikte bağıra çağıra bir insan ömrünü neye vermeli diye hesap sormak istiyorum. Kırılganlığımızla, zayıf halimizle, yas tutarken, ağlarken, kahkahalarla, zaman zaman çirkinleşerek tüm bu gerçeklikle sormayı niyet ediyorum.
Ben umutsuzluğa inanırım, bir insan vazgeçtiğinde ve umutsuzluğa kapıldığında hayatta kalabilmek için bilmediği tüm yollara girer, bir bireyin kurtuluşu oralarda gizlidir.
Uzun zamandır yaşadığım toplumun içinde hiç yaşanmamış kelimelerin, bedenine tezahür etmemiş duyguların dile geldiğine şahit oluyorum.
Kendi potansiyelini keşfetmeye vakit harcamak yerine olmadığı kimliklere sığınan kanaat önderi bir güruha şahit oluyorum. Bu ezberler spot cümlelerden ve yaşam tarzından yoruldum.
Dilerim bir gün olsun umutsuzluğa kapılırız. Çünkü ucunda umut olarak gördüğümüz “senin” “benim” yaşam tarzım da pek iç açıcı değil.
Heybesini Çiğneyen Katır’ı izlemek isteyenler için gelecek performans tarihleri nelerdir?
24 Ocak Kabile Sahne ve 25 Ocak Bursa’da Kafa Sahne’deyiz.
Kadro Pa’yı takipte kalın. Gösterimizin gelecekteki tarihlerini duyuracağız
Bağımsız sanatçı olarak bu topraklarda var olmak ciddi bir sabır istiyor. Ve her geçen gün bu sabrın tükendiğini ve sayımızın azaldığını görüyorum. Lütfen bizim gibi ödeneksiz yapıları desteklemeyi görünür kılmayı ihmal etmeyin. Birbirimize çok ihtiyacımız var.