Meraklı, yetenekli, çalışkan, çok yönlü… Gözde Kısa ile sanatokur.com okuyucuları için yaptığım söyleşiyi keyifle okumanız dileğiyle..
1- Gözde kendini tanımlar mısın?
Hmm… bunu duyduğumda aklıma keskin sıfatlar ve tanımlamalar gelmiyor açıkçası. Biraz nötr görüyorum kendimi. Cinsiyetsiz, yaşsız hissediyorum mesela. Herhangi bir özelliğimin göze batacak bir biçimde ortaya çıktığını düşünmüyorum. Ama insanın duygularını, ihtiyaçlarını, ihtiyaçları karşılandığında ya da karşılanmadığında verdiği tepkileri araştırmayı seviyorum. Oyunculuk da beni burdan yakaladı. Araştırmacı ve tutkulu diyebiliriz belki. Yani başkaları diyebilir. Olanla kavga etmeyen ama yeniyi de merak edip araştıran biriyim.
2- Bildiğim kadarıyla tiyatro meslek hayatına sonradan dahil oldu. Ama içinde taşıdığın bir istekti zaten. Nasıl gelişti bu sıçrayış?
Evet. Oyunculuk benim ikinci lisansım. Hem ilk lisansım süresince hem de profesyonel çalışma hayatıma geçtiğim dönemde bir yandan da tiyatro hep vardı. Sonra o ‘bir yandan’ hali yetmemeye başlayıp içim bunun bir hobi olmadığını fısıldayınca oyunculuk okumaya başladım.
3- Beklediğini buldun mu? İsteklerine ne kadar uzak ne kadar yakınsın? Oynadığın filmlerin ulusal ve uluslararası platformlarda ödüller alıyor. İsteklerin arasında sinemaya devam etmek de var mı?
Buldukça yenisi ekleniyor. Araştırması biten bir dünya olduğunu düşünmüyorum. Uzaklık yakınlık değil de, içinde olmak diyebilirim. Sinema, gücünü insanların bakış açısını değiştirebilmesinden alıyor. Kendi kontrolümüzde olmayan olayları değiştirme gücümüz yok. Ama bakış açımızı değiştirmek hayatımızı değiştirebilir. Nasıl bir gücü var sinemanın, bir düşünsene. Sinema kelimesi bile beni acıktırıyor.
4- Devlet Tiyatroları çatısı altında sahneye konan ve senin de yazarlığını yaptığın ”Turta Girmemiş Orman” çeşitli mekanlarda çocukların büyük beğenisiyle karşılanıyor. Oynadığın Göçebe oyunundaki akılda kalıcı performansını da düşünürsek çocuklara yönelik işler yapmayı özellikle mi tercih ediyorsun? Yeni bir çocuk projesi var mı?
İçimden öyle geliyor aslında. Çocuklarda sonradan öğrendiklerimizle girdiğimiz kalıplardan eser yok. Onların saf duruşlarıyla insanın asıl doğasını hatırlamak her seferinde şaşırtıyor. “Çocukluğum ne isterdi ya da neye ihtiyaç duyardı?” sorusunu araştırarak metinler oluşturmak, o naif dünyayı incitmemeye çalışırken, incelikleri hatırlamak güzel bir duygu. Turta Girmemiş Orman’ın bu kadar sevilmesinde yönetmenimiz Elif Erdal’ın büyülü rejisi ve oyuncuların performansı büyük rol oynuyor bence. Bizi çok neşelendiren bir oyun oldu. Göçebe ise öz bakımından son derece zengin bir oyun. Minik kalplerde duygu uyandırabilmek mutluluk verici. Yazarken çok şımardığımız bir çocuk oyunu yolda. Yine Dila Er ile yazıyoruz.
5- Tiyatro dışında pek çok işte yer alıyorsun: filmler, seslendirme, seslendirme yönetmenliği. Bunlardan bahseder misin?
Şu zamana kadar oynadığım filmler için Alpgiray Uğurlu’nun Uvertür, Emre Aluç‘un Daha Büyük İskender ve Uğur Şahin’in İşaret filmini sayabilirim. Şu an gündemde kurgu aşamasında olan Ece Palaz’ın yönetmenliğini yaptığı Bi Tane Daha filmi var. Filmin özelliği, senaryonun yarım sayfalık bir plandan oluşması. Her oyuncu kendi karakterini yaratarak provalara geldi ve tek günde tek bir mekanda oyuncuların oyunları hazır bir şekilde çekimi gerçekleşti. Heyecan verici bir süreçti benim için. Bitmiş halini çok merak ediyorum. Seslendirmeye gelince, bir çocuğun kendini oyuna kaptırması kadar anda bırakan bir iş. Mikrofon oyunculuğu tanımı daha doğru geliyor. Türkçe Seslendirme alanında en iyi yönetmenlerden biri olan Oğuz Özoğul’un asistanlığında da işin yönetmenlik tarafını öğrenme şansım oldu. Dünyanın en bilinen çizgifilm kanalına Türkçe Seslendirme Yönetmenliği yapıyorum.
6- Hangi yapımlarda seni duyuyoruz ve duyduk?
Fındıkkıran ve Dört Diyar, Fantastik Canavarlar Grindelwald’un Suçları yakın zamanda çalıştığım filmler. Bunların dışında Dijital Platformlardaki dizi ve çizgifilmlerde de farklı farklı birçok karakteri seslendiriyorum.
7- Seslendirme ve oyunculuk ikisi iç içe işler. Mikrofon oyuncusu olabilmenin şartı var mı?
Kesinlikle benzer yanları çok. Bu nedenle sesinin ve nefesinin farkında olan, sınırlarını keşfeden, duygu ile sesin bağlantısını araştıranların avantajı oluyor. Bunun yanı sıra çok ciddi bir teknik kısım da var tabi. Bu yönüyle de sabır gerektiriyor.
8- Aklında bir ‘Büyük Proje’n var mı? Bahseder misin?
Kendimi farklı ama bir araya gelebilecek alanlarda besliyorum. Bunları birleştireceğim bir hayalim var. Bireysel sandığımız ama herkesin ortak noktası olabileceğini düşündüğüm korkutan yanlarımızı yakından göreceğimiz bir dizi.
9- Kişisel alanına dönmek istiyorum; rutinlerin neler? Sabah kalktığında güne nasıl başlamayı tercih ediyorsun?
Olmasını istediğim ama hiçbir günüm diğerine benzemediği için rutin hale gelemeyen şeyleri rutin hale getirmeye çalışmaktan vazgeçtim. Canım isteyince canımın istediğini yapıyorum. Ama yürüyüş, düzenli uyku ve iyi beslenme öz disiplinimi ve enerjimi sıkı tutuyor.
10- Hayatında olmazsa olmazın var mı?
Alan.
11- Birkaç kelime veriyorum. Bunlar sana ne ifade ediyor?
Sahne: Anda olmak
Rol yapmamak: Samimi olan
Kadın: Yaratmanın gücü
Sokak Hayvanı: Dost
Evcil Hayvan: Dost
Çocuk: Duru
Var olmak:Gülümsedim bak.
Sinema: Büyü
12- Son sorum: Seslendirmeyi ve birlikte oynamayı çok istediğin isim ya da isimler var mı?
İçinde olmayı istediğim ve şimdiden heyecanını duyduğum hikayeler var.