Ressam Sevtap Yılmaz ile sanatını, pandemi sürecini, online sergileri ve daha birçok konuyu konuştuk. Bu keyifli söyleşide emeği geçen Nil Has ve Serpil Çetinkaya‘ya sonsuz teşekkür eder, keyifli okumalar dilerim.
Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz, kendinizden bahseder misiniz?
1983 İstanbul doğumluyum. Çocukluğumun büyük vaktini Mimar Sinan Üniversitesi’nin yetenekli çocuklar için açtığı atölyesinde geçirdim. Üniversiteyi ise gençlik yıllarımda yaşadığım Edirne’de Trakya Üniversitesi’nde tamamladım. Güzel sanatları bitirdikten sonra ilk atölyemi İstanbul Cihangir’de açtım.
Gerçekçi tarzda çalıştığım resimlerimde, tutkunu oldugum doğayı, toplumun kültürel çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtmaya çalıştım. Eserlerimde eril ve dişil dengesinin bilinci zorlamasını, güzelliğin ve içgüdüsel vahşiliğin betimlemesi olan hayvanlarla bütünleşmesini vurguladım.
Resimlerinizi çizmeye başlamadan öncesi ve süreç devamında çalışma disiplininiz nedir?
Hazırlık çalışmalarımı yürüttüğüm esnada içimi çok büyük bir heyecan kaplıyor. Ortaya çıkacak olan eseri hazırlarken duyduğum bu heyecan, bitime yakın yerini müthiş bir haza bırakıyor. Bütün bu duygu durum değişimlerini yaşamak, resimi bitirmek için müthiş bir motivasyon ve disiplin sağlıyor.
Çalışmalarınızda “gerçekçi” bir üslup ile doğayı betimlediğinizi görmekteyiz. Ancak aynı zamanda şunu da görüyoruz; doğanın kendi içindeki doğal dönüşümü ve devam eden deviniminden farklı olarak, eserlerinizde esinlendiğiniz simgelerin sizdeki bir kesitini bize yansıtıyorsunuz. Bu noktada izleyicinin sizin tasarladığınız “doğa”ya girdiğini söyleyebilir miyiz?Hem evet hem hayır. Aslında, izlenimlerimden gelen bir parça elbette resimlerimde yer alıyor ama tasarladığım bir doğaya girişin esas amacı, aslında elimizde olanlarla ilgili biraz daha derin bir sorgulama yaptırabilmek. Kaybolmaya yüz tutan türler, normalde yan yana gelmeyebilecek türler… Aslında tüm elementler benim gözümden betimleniyor ama onların doğadaki gerçekçi hallerine bakarak duyduğumuz hayranlık, tasarladığım doğadan çıkıp gerçekleri sorgulamamıza da yol açıyor.
Eserlerinizde doğadan ilham aldığınızı görüyoruz. Çevre kirliliği, doğaya verilen zararlar, ağaç katliamları… eser üretimlerinizde hissettiğimiz sıcaklık ve bilinene duyduğumuz özlem size ne ifade ediyor? Doğa tahribatlarının gelecekte tuvalinize yansımaları olur mu?
Bilinene duyduğumuz özlem nedeniyle resimlerimi yapıyorum. Aslında doğal ortamında, olduğu gibi görmemiz gereken her türü özlüyoruz. Bu özlemi giderebilmek adına, gerçekçi bir yaklaşımla eserlerimi hazırlıyorum. Tahribatın tuvale yansıması bu şekilde gerçekleşiyor. Resmedilen her tür, aslında yok olmak üzere olan ya da artık aramızda olmayan türler. Tahribatın bundan daha fazla yansıyabileceği bir yaratımım olacağını sanmıyorum.
Eserleriniz, yorumladığınız çiçek desenlerinizle içimizi hem neşelendiriyor hem de hüzünlendiriyor. Çiçeklerle kurduğunuz bağ nedir? Neden sadece çiçekleri işliyorsunuz?
Çiçekler aslında benim naif tarafımı yansıtıyor. Onlarla kurduğum ilişki bu nedenle çok özel ve derin. Bu kadar renkli olmaları da naif iyimserliğimden sanırım.
Çizeceğiniz çiçeklere nasıl karar veriyorsunuz? Doğada sizi en çok heyecanlandıran ve motivasyon sağlayan çiçek/ler hangileri?
Çiçekler de bizim gibi, içlerinde olan güzelliği renkleriyle dışarı vuruyorlar. Bu yüzden çiçek seçimimde özel türler yerine, renklerine göre bir seçim yapıyorum. Canlı ve parlak renkleri olan çiçekler hep daha fazla ilgimi çekiyor. İçimde heyecan uyandıran renklerde çiçekleri görünce kendimi tutmuyorum.
Sanatta, deyim yerindeyse, tuval üzerine resim yapmak geleneksel, kabul görmüş bir yöntem diyebiliriz. Yaratıcı bir süreç takip ettiğiniz ve bizim de keyifle izlediğimiz resimlerinizde, ileride neler göreceğiz?
Tuval üzerine yağlı boyadan vazgeçmeyi çok düşünmüyorum. İleride farklı konuları da dahil edeceğim resimlerim olacaktır. Yine de çiçeklerden vazgeçebileceğimi çok düşünmüyorum.
Malum pandemi süreci online yatırımları besledi. Özellikle resim alanında online sergi ve/veya işlerin internet üzerinden satışı ciddi oranda arttı. Siz bu online sürece nasıl yaklaşıyorsunuz?
Aslında böyle bir süreçte bulundum. Ancak platformda yer alan eserlerim, yer aldığı süre boyunca herhangi bir şekilde ticari bir karşılık bulmadı. Ama süre bitiminden sonra, bana ulaşan pek çok alıcı oldu. Aslında, bu dönemde sanatçıların desteklenmesi dijital kanallar yoluyla daha kolay gerçekleşebilecekken, eserin değerine rağmen fiyat kırma amacıyla yapılan pek çok faaliyet de vardı. Bir kez daha online bir süreçte yer alır mıyım emin değilim.
Pandemi sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sürecin sanatınıza olumlu/olumsuz yansımaları neler oldu?
Elbette tüm sanatçılarda olduğu gibi ben de bu süreçten olumsuz etkilendim. Benim şansım, eserlerime belirli bir talebin olması. Ne var ki, pandemi sürecinin olumsuz etkilerini silmek için yapılabilecek her faaliyeti de dikkatle takip etmekte yarar var. Benim açımdan bu sürecin olumlu tek yanı, daha fazla yaratmak için bulduğum zaman. O kadar farklı yerlerden, o kadar farklı beslenme kanalları çıktı ki ben bile şaşırdım.
[…] Sevtap Yılmaz, “Tutkuya Doğru” sergisiyle doğa ve modern insanın bu dünyadaki ilişkisini irdeliyor ve kopan bağların nasıl onarılabileceğini keşfe çıkıyor. Sanatçının tüm eserleri, tür ayrımının ötesine geçerek modern insan ile doğa arasında kopmuş bağların önemine vurgu yapıyor. Yılmaz, doğanın renk çeşitliliğiyle sahip olduğu harmoniyi ve kolektif yaşama bilincini vurgularken, aynı zamanda beden üstündeki yasak algımızı şekillendirme ve doğayla nasıl bir olabilirizi bize yeniden düşündürme iradesini ortaya koyuyor. […]