Unutma Bahçesi
Unutma Bahçesi

Unutma Bahçesi Üzerine Keyifli Bir Söyleşi

19 Eylül 2020

Eda Aslan ve Dilşad Aladağ’ın 2017’den beri yürüttükleri, Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’ni ve kurucu profesörlerinden Alfred Heilbronn ve bahçeden yolu geçmiş kişileri merkeze alan, çok katmanlı projeleri “Unutma Bahçesi” üzerine keyifli bir söyleşi.

Unutma Bahçesi, SAHA’nın Sürdürülebilirlik Fonu Covid-19 kapsamında destek alacak 22 farklı sanat projesinden biri olarak karşımızda. Aynı zamanda içinde bulunduğumuz yıkımları da göz önüne alırsak; kapatılan ve silinmekte olan bir bahçe mekanını hatırlatmak, canlı tutmak ve sürdürülebilirliğine çağrı olması açısından önemli bir proje olarak karşımıza çıkıyor, Unutma Bahçesi.

Keyifli okumalar.

Unutma Bahçesi

Unutma Bahçesi projesi nedir, amacı nedir? İsminin unutulmuş, terk edilmiş bahçelerle bir bağlantısı var mı?

Bilindiği gibi Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi Cumhuriyet döneminin ilk botanik bahçesi olma özelliğine sahip, Nazi rejiminin baskısıyla Almanya’dan Türkiye’ye göç eden Alman profesörler Alfred Heilbronn ve Leo Brauner tarafından kurulmuş ve bahçenin bulunduğu arazi ise İstanbul Müftülüğü ile müşterek bir kullanıma sahip Bahçenin ve bağlı bulunduğu botanik enstitüsünün bulunduğu arazisi geçmişte sırasıyla Ağa kapısı, Bab-ı Meşihat Makamı ve İstanbul Kız Sultanisi gibi birbirinden farklı kurumların hafızasını da bünyesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla bu durum bugün bahçenin bulunduğu araziyi de bir noktada paylaşılmaz kılmıştır ve 2018 yılının sonbaharında Botanik Enstitü binası tahliye edilmiş ve botanik bahçe ise ziyaretçiye tamamen kapatılmıştır.

Unutma Bahçesi projesini ise odağına Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’ni ve kurucu profesörlerinden Alfred Heilbronn ve bahçeden yolu geçmiş kişileri merkeze alan makale, sergi, belgesel, kitap projesi gibi birbirinden farklı çıktıları bulunan ve uzun bir sürece yayılmış olan çok katmanlı bir proje olarak tanımlamak mümkün. Aynı zamanda gerçekleşen üretimlerle de kentin ve kişilerin belleğinden silinmekte olan bir bahçe mekanını kaydetmeyi, kişilerin hafızasında, bu mekanın geçmişini, hatıralarını diri tutmayı ve bir noktada da bahçe mekanının kolektif bir mekan olduğu vurgusunu hatırlatmayı hedefleyen bir amacı da var.

Proje ismi Latife Tekin’in Unutma Bahçesi adlı kitabından ödünç alındı, Üç-dört yıldan beri gerçekleşen ve uzun soluklu araştırma sürecinde gördük ki bu mekan salt bilimsel işlevi olmanın ötesinde karşılaşmaların, küslüklerin, dostlukların, ayrılıkların yaşandığı da bir mekan ismini de buradan alıyor diyebiliriz.

Unutma Bahçesi projesini iki kişi yürütüyorsunuz. Kendinizden bahseder misiniz?

Eda Aslan ve Dilşad Aladağ

Evet, Unutma Bahçesi Projesi’ni Eda Aslan ve Dilşad Aladağ olarak yürütmekteyiz.

Dilşad Aladağ, mimar ve araştırmacı. DAAD bursiyeri olarak Bauhaus University of Weimar, European Urban Studies programında yüksek lisans eğitimini sürdürüyor. 2015 yılında kurulan Plankton Project kent kolektifi kurucularındandır. Çeşitli ofis ve stüdyolarda şehir, gündelik yaşam ve kamusal alan konulu mimari tasarım üretimlerine bağımsız olarak devam etmektedir. Araştırma pratiğinde kentsel miras çatışmalarında mimarlığın rolüne odaklanmadır.

Eda Aslan, sanatçı, araştırmacı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde heykel bölümünde lisansını, aynı üniversitesinin resim bölümünde de yüksek lisans eğimimi tamamladı. Üretimleri kişisel ve toplumsal hafızanın kesişiminde mekan, tarih ve kolektif ve bireysel hafıza ekseninde şekillenmekte ve araştırma ve kaydetme temelli bir üretim pratiği olduğunu söyleyebilirim.

Unutma Bahçesi Projesi, 2015 yılında İstanbul Müftülüğüne devredilen, 2017 yılında boşaltılan, ziyaretçiye kapatılan ve yıkılma ihtimali ile yüzleşen İstanbul Üniversitesi Botanik Enstitüsü ve Alfred Heilbronn Botanik Bahçesini merkezine alır. Transdisipliner bir yaklaşımla yürüttüğümüz, kar amacı gütmeyen proje; sergi, belgesel ve makale gibi birbirinden farklı çıktıları bulunmaktadır. Proje 2017 yılından bu yana Eda Aslan ve Dilşad Aladağ tarafından yürütülmektedir.

Instagram hesabınızda, “Unutma Bahçesi bir araştırma, sergi ve belgesel projesidir.” demişsiniz. Açar mısınız? Elde ettiğiniz verilerle, ileride bir sergi ve belgesel mi göreceğiz?

Unutma Bahçesini üç-dört yıllık bir sürecin tamamı olarak düşünebiliriz.
Bir bakıma hiç bitmeyecek bir süreç gibi de hissettiriyor bize. Bahçeye, bitkilere, profesörlerin göç hikayesine, Türkiye ve Almanya’nın 1930’lardaki tarihsel arka planına bakıldığında birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı pek çok tarihsel katman ve hikaye var, bu tarihsel katmanlar da projede film, araştırma, kitap, makale ve sergi gibi birbirinden farklı medyumlarda karşılık buldu. Dolayısıyla Unutma Bahçesi’nin transdisipliner bir yaklaşımı da olduğunu söylemek mümkün.

İlk olarak 2017 yılında Salt’ın de desteğiyle bahçenin tarihsel sürecini kapsayan uzun bir araştırma süreci gerçekleştirdik ve bu araştırmanın sonuçlarını ise SALT, Ulusal Botanik Bahçeleri, Arboretumlar, Herbaryumlar ve Botanik Müzeleri Çalıştayı ve Kültür Bilincini geliştirme Vakfı gibi birbirinden farklı platformlarda paylaştık. Beraberinde de Arkitera’da yayınlanan iki makale kaleme aldık. Okuyucular bu link üzerinden Arkitera’da yayınlanan makalelere ve buradan da Salt Araştırma Fonları kapsamında yaptığımız sunuma ulaşabilirler.

Salt Araştırma Fonları

Video izle

Proje kapsamında bizi oldukça heyecanlandıran hem de sergiye eşlik edecek olan yine bahçeyi ve kurucularını merkeze alan bir belgesel üzerinde çalışmaya başladık 2019 yılında kazandığımız Kültür Bakanlığı Belgesel Destek Fonu ile de çalışmalarımızı somut bir hale getirmeye başladık. Depo’da gerçekleşecek sergi, pandemi sebebiyle 2021 yılının Nisan ayına ertelendi. Sergide hem filmi hem de bahçeyi ve kurucularına daklanan üretimler mevcut aynı zamanda panel serisi kitap lansmanı da sergi sürecinde gerçekleştirmeyi planladığımız etkinlikler arasında. Belirttiğimiz gibi Unutma Bahçesi bir sürecin kendisi aslında ve bu süreç içerisinde devamlı olarak eklenen, çoğalan pek çok üretim ve fikir var bir sergi ve belgesel projesi gerçekleştirmek planladığımız üretimler ancak Unutma Bahçesi tüm bunlar gerçekleştiğinde sonlanacak mı bunu bizler de merak ediyoruz.

Unutma Bahçesi

Projeniz için botanik bahçesini sıklıkla geziyorsunuz, veriler topluyorsunuz. Mekanla ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz?

Evet, bahçe ziyaretlerimiz oldukça sık gerçekleşiyordu bir dönem. Birlikte uzun vakitler geçirdiğimiz, uzun yürüyüşler yaptığımız her bir bitkiyi tanımaya, hikayesini öğrenmeye çalıştığımız, proje ile ilgili toplantılarımızı gerçekleştirdiğimiz bizim için oldukça özel bir mekan burası. Aynı zamanda kentin karmaşasından kaçıp sığındığımız bir nefes alma noktasıydı. Fakat yakın zamanda ziyarete kapatılması sebebiyle bizim de ziyaretlerimiz kesintiye uğradı. Bahçeyle kurduğumuz ilişki de araştırma sürecine paralel olarak bu bahçe mekanını “nasıl daha kamusal hale getirilebiliriz ve bizim gerçekleştirdiğimiz bu bahçe deneyimine kişileri de ortak edebilir miyiz?” soruları etrafında şekillendi ve yakın çevremizdeki kişilere ve küçük gruplarla birlikte bahçeye ziyaretlerde bulunduk ve bahçenin hikayesini paylaştık. Bahçede çoğunlukla botanikçi bilim insanlarının pratiğini referans alarak toplayıcı olarak konumlandık ve bahçenin kapanmadan evvel güncel bir bitki koleksiyonunu oluşturduk. Bahçeyle kurduğumuz bu bağın izlerini üretimlerde de dolayısıyla sergide de görebileceğiz, bununla birlikte bahçeyle ve kurucularıyla ilişkilenen açılmamış arşivler, hikayesi gün yüzüne çıkmamış nesneler de sergide yer bulacak.

Araştırma sürecinizde kişileri ziyaret ediyor; hikayelerini dinliyorsunuz. Bazen de özel arşivlere ulaşıyorsunuz. Sergide ya da üretimlerinizde bunların izlerini görebilecek miyiz?

Araştırma sürecinde bahçenin ve yolu bahçe mekanından geçmiş pek çok kişinin izini birbirinden farklı mekanlarda aradık. Bu iz sürme durumu hem tesadüflere ve yeni karşılaşmalara hem de kolektif bir üretim sürecinin de oluşmasına zemin hazırladı. Arşivlerinde vakit geçirdiğimiz bahçenin geçmişini ve akıbetini birlikte düşündüğümüz, kimi zaman açılan arşivlerde birlikte hüzünlendiğimiz, şaşırdığımız kişiler aslında birlikte yola çıktığımız ve yol aldığımız kişiler. Araştırma boyunca bahçenin izini sürdüğümüz mekanları, arşivleri araştırmamız boyunca başımızdan geçen olayları ve diyalogları Manifold’da “Bir Yerin İzinde Pek Çok Yer adlı yazı dizisinde aktardık. Araştırma sürecimizin bir güncesi olarak da değerlendirebileceğimiz Bir Yerin İzinde Pek Çok Yer adlı yazı dizisi yakın zamanda SAHA’nın Sürdürülebilirlik fonu kapsamında bir destek kazandı ve Manifold işbirliği ile bu yazı dizimizi kitaplaştırmaya hazırlanıyoruz.

Yakın tarihte projeniz ile ilgili gerçekleşecek ya da katılımcısı olduğunuz bir etkinlik olacak mı?

Yakın zamanda Kunsthaus Hamburg’ta açılacak olan “Futureless Memory” adlı sergide “Unutma Bahçesinden bir kesit; tohumlar, fısıltılar ve suretler” adlı yeni bir üretimle yer alacağız. Serginin kavramsal çerçevesini Dilek Winchester’ın çizdiği ve küratörlüğünü ise Katja Schroeder üstlendiği sergi 19 Eylül’de açılacak. Serginin duyurusu ve proje ile ilgili gelişmeler Unutma Bahçesi’nin Instagram sayfasından takip edilebilir.

Instagram: unutmabahcesiprojesi

Projelerini bizlerle paylaşan, değerli vakitlerini bana ve SanatOkur okuyucularına ayıran Eda Aslan ve Dilşad Aladağ’a teşekkür ederim.

Nil Has

1988 doğumlu, Sanat ve Kültür Yönetimi mezunu, sanat ve kültür meraklısı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Kaçırmayın!

Afiş: Hilal Can, 2013 kış - kara defter / 2013 winter - black sketchbook

Canavar, Cenkhan Aksoy ve Hilal Can’ın Buluştuğu Sergi “Aniden”

Canavar, Cenkhan Aksoy ve Hilal Can’ın buluştuğu “Aniden“, 18 Ekim
GÖZDE KISA

Gözde Kısa ile Söyleşi

Meraklı, yetenekli, çalışkan, çok yönlü… Gözde Kısa ile sanatokur.com okuyucuları