Ahmet Rüstem ve Hakan Sorar’ın birlikte açtıkları Bir Varış Bir Yokuş sergisi 16 Kasım’a kadar uzatıldı. Küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun gerçekleştirdiği sergiyi Pazar ve Pazartesi günleri hariç Akaretler’deki Vision Art Platform’da gezebilirsiniz.
Teknoloji ve sanatın kesiştiği bir noktada yer alan dijital sanatın araçlarından olan video işlerini, dijital resimleri, interaktif enstalasyonları, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik deneyimlerini bizlerle buluşturan bir sergi bu. Dijital sanat alanında çalışan Ahmet Rüstem ve Hakan Sorar da bu sergiyle zengin bir geçmişe sahip olan mozaik sanatı, anıt heykel, mezar taşları gibi formların karmaşık güzelliklerine ve büyülü dünyalarına izleyiciyi davet ediyor.
Örneğin, sergi broşüründen öğrendiğimiz bilgiye göre sanatçılar yapay zeka kullanımıyla büyük miktarda veriyi analiz ederek ve kalıpları tanıma kapasitesini kullanarak Antik Sümer şehri Uruk mozaiklerini yeni formlar, renkler ve kompozisyonlar içinde sunarken özü de korumayı başarıyorlar. 3D baskı teknolojisini kullanarak mozaik sanatının dönüşümüne bir başka karmaşıklık ve yenilik katmanı daha ekliyorlar. Mozaik sanatından yola çıkarak da aslında teknolojinin kültürel miras anlayışımızı geliştirme ve genişletme potansiyelini de bizlere hatırlatıyorlar. En eski sanat formlarının bile izleyicilerde yankı uyandıracak şekilde yeniden canlandırılabileceğini ve yeniden tasarlanabileceğini göstererek bizlere ilham oluyorlar. Ya da kil ile 3D baskı süreciyle toprağı sanata dönüştürme eylemi, toprak ve ideoloji arasındaki ilişkinin doğasında var olan çelişkileri vurguluyor.
Kadim sembolleri modern tekniklerle birleştiren Ahmet Rüstem ve Hakan Sorar, hem geleneğe dayanan hem de ileriye dönük çalışmalar yaratarak tarih, kimlik ve kültürün inşa ve dönüştürülme biçimlerine dair güçlü bir yorum sunuyorlar. Kültürel açıdan mezar taşları, çiçekler ve makaslar gibi sembolleri kullanmaları, gelenek ve yenilik arasındaki etkileşimi işaret ediyor ve kültürel mirasın dinamik ve gelişen bir yapısı olduğunu bizlere gösteriyor. Sanatçılar, bu çalışmalarıyla geçmiş ve bugünün birbirine nasıl bağlı olduğunu ve dijital teknolojilerin kültürel mirası korumak ve dönüştürmek için nasıl kullanılabileceğini de gösteriyorlar.
Koç biçimli mezar taşlarının binlerce yıllık hikayelerinden yola çıkarak bunları diorama formunda, doğayla iç içe bir kurgu halinde sunan sanatçılar bu iş için 3D kil baskı, lazer kazıma, reçine baskı gibi teknikleri kullanmış, yosun detaylarını bile düşünmüşler. Koç imgesi birçok kültürde iktidar ve güçle ilişkilendirilse de bu sergide bu sembolü daha akışkan ve dönüştürücü bir perspektiften yorumlamayı denediklerini belirtmiş Ahmet Rüstem instagram hesabında.
Kendi adıma serginin ikinci katındaki polaroid baskılara ve Veda isimli video çalışmasına da bayıldığımı söylemeden geçemeyeceğim. Eserler ve yaratım süreçleri hakkında detaylı bilgiye küratöryel metinlerden ve sanatçıların hesaplarından ulaşabilirsiniz. Ben de yazarken bunlardan yararlandım, çünkü galeride çok fazla bilgi bulunmuyor. Belki anlatımlı sergi turu da çok iyi fikir olabilir diye düşünüyorum hazır süre uzatılmışken, çünkü günümüz dünyasına ait bu yaratıcılık gerçekten çok etkileyici ve ilham verici.
İyi gezmeler.