Prenses Kaguya Masalı (2013)
Prenses Kaguya Masalı (2013)

Çizgi Film ve Animasyon Sinemasında Direniş İmkanları – 2 // Emin Çelik

3 Ocak 2023
Prenses Kaguya Masalı (2013)
Prenses Kaguya Masalı (2013)

Şiir değil müzikhol, bir yaşam eleştirisidir.”
James Joyce

Yazının ilk bölümünde animasyon sinemasının politik bir araç olarak neden önemli bir zemine oturduğundan bahsetmiştim. Bu bölümde de animasyon tarihinden örneklerle konuyu biraz daha açmaya çalışacağım.

Animasyonun tarihi sinemanınki ile çok paralel ilerler. İlk örnekleri 19. yüzyılın başlarında görülür. Resimleri hareket ediyormuş gibi gösteren bazı araçlar ile tarih sahnesine çıkar. Bunlardan en eskileri “Thaumatrope” “Zoetrope” ve ” Praxinascope” gibi basit oyuncaklardır. Büyücülük ve göz bağlayacılık ile ilişkisi animasyonun karakterini ve üretim özelliğini de şekillendirir. Film formatına en yakını 1907’de J. Stuart Blackstone’un stop-motion tekniğini kullanarak çektiği “Humorous Phases of Funny Faces” adlı filmdir. Tarihte bilinen ilk çizgi film ise 1908 yılında üretilen Fantasmagorie’dir. 1928-1938 yılları arasında çizgi film ve animasyon bir sinema eğlence aracı olarak büyük bir gelişim gösterir. Animasyonların sinema salonlarına taşınması ve sesli filmlerin üretilmesi bu dönemde gerçekleşir. Animasyon tarihinin en önemli figürlerinden olan ve uzlaşı sisteminin inşasına ciddi katkılar sunan Walt Disney de bu dönemde sahneye çıkar. Walt Disney’in genelde masallardan, gotik ve romantik eserlerden beslenmesi dikkat çekicidir. Filmlerinde işlediği konuyu klasik masal anlatı formlarında sınıf mücadelesini reddederek, doğuştan kazanılan hakları ve monarşik düzenleri destekleyerek verir.1 İlk uzun metrajlı film olan “Snow White and the Seven Dwarfs” ile genel sinema karakterini tamamen oluşturur. 1934’den 70’lere kadar süren süreç Amerikan hükümetinin karşıt görüşlere ve üretimlere katı baskı ve sansür uyguladığı dönemdir. Özellikle bu dönemde birçok animatör komünistlik suçlaması ile iş yapamaz hale gelmiştir.2 W. Disney ise İkinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş döneminde Amerikan Hükümeti tarafından sipariş edilen propaganda filmleri ile çok büyümüş ve büyük bir üne kavuşmuştur. Her ne kadar en önemli Sovyet yönetmenlerinden olan Sergei Eisenstein, Walt Disney’in filmleri için “lirik bir isyan” tanımı yaparak3 olumlu bir eleştiri yapsa da aksi yönde eleştiriler yoğunlukta olmuştur. Bu dönemin yine önemli olaylarından biri Disney stüdyolarında çıkan grevdir. Çalışan 1293 animatör ve set çalışanı ağır ve olumsuz çalışma koşullarını protesto etmek için 1941 yılında greve gitmiştir. Birçok filminde ırkçı göndermeler olan Walt Disney’in naziler ile ilişkide olduğu da iddia edilmekteydi. Özellikle 1946 yapımı Song of the South filminde Remus Amca karakteri üzerinden, aşağılayıcı ve ırkçı yargılar içermekle eleştirildi ve film bu yüzden hiç tam olarak gösterime girmemiştir. Walt Disney, animasyonun devrimci potansiyelini sistemle uzlaşı içine girerek başarılı bir şekilde kullanmıştır. Gerek Amerikan ideolojisinin inşasında gerekse Dünya Savaşı’nda anti propaganda aracı olarak önemli rol oynamıştır. Bu dönemde Walt Disney örneğinin tersi sistem ile uzlaşı içine girmeyen, sistemin çizdiği çerçevenin dışına çıkmak isteyen animasyoncularda vardır. 1940- 1950′ lerde Fransa’ da Paul Grimault şiirsel anlatımı ve aykırı dili ile dikkat çeker. Bir diğer önemli isim de “Ralph Bakshi”dir. Yeraltı çizgi romanın ve karikatürünün kurucusu sayılan Robert Crumb’ın aynı adlı çizi roman serisinden uyarlayarak çektiği 1972 yapımı “Fritz the Cat”, x-ratingi almış olan ilk çizgi film olarak tarihe geçer. Sistem karşıtı yönleriyle dikkat çeken film şiddetli, tartışmalı, yergili ve sarsıcı yönleriyle Bakshi’yi döneminin yeni yetenekleri arasına sokar. Bakshi’nin uyarladığı önemli animasyonlardan biri de J.R.R. Tolkien’in güçlü eseri “Lord of The Rings”‘dir. Ama politik animasyonun en güçlü örneklerinin izlerini arayacak olursak tarihte ilk defa sanatın iktidarının sanatçılara verildiği döneme, 1917 Sovyet devriminin başlarına bakmak gerekir.

Sovyet çizgi film ve animasyon sinemasının süreci, konstrüktivizm ve süpermatizmin süreçlerine paralel ilerler. 1917 Devrimi’nden sonraki birkaç yıl dünya tarihinde daha önce görülmemiş bir olaya tanıklık eder. Rus imparatorluğunun bütün kültür mirası, zengin koleksiyonları, müzeleri, sanat akademileri, tiyatroları ve kültür kurumları avangard sanatçıların yönetimine bırakılır. Sanatçıların ise iktidara geldiklerinde ilk işleri sanatı parçalamak olur. Sanatı, sanatın varlığı ile ilgili bir sorgulamaya çevirerek hayatla bütünleştirmeye ve bunu devrimci bir eylem haline getirmeye çalışırlar. Forma ve nesneye dair tartışmaları soyut bir zemine çekerek kavramsallaştırırlar. 4 Bu dönemin kısa sürmesine ve sonrasında daha baskıcı ve tek tip kültür politikalarının hakim olmasına rağmen sonraki üretimler geçmişin izlerini taşır. Sovyet avangard sinemacı Dziga Vertov’un 1929 yapımı “Kameralı Adam” filmi bu dönemin avangard sinemasının önemli örneklerindendir. Vertov filmdeki kurmacaya karşı çıkarak yepyeni bir görsel dil inşa eder. Kamera sadece görüntüleri kopyalayan değil gözün güçsüzlüğünün aşılması için bir araç olarak tanımlar. Vertov’un avangart üslubundan izlerini, tekniğinin ve teorisinin köklerini erken dönem işlerinden sayılan 1924 yapımı “Sovyet Oyuncakları” animasyon filminde görebiliyoruz. Sovyet Oyuncakları devrimden sonraki ilk animasyon filmi olmasının yanında Vertov’un zihninin aracısız aktarımı keşfettiği filmdir. Hareketlerin bütünlüğünü bozmadan parçalayan ve seyirciye bu parçalar aracılığıyla olayları anlatan tekniğinin köklerini animasyonun ona sunduğu özgür alanda rahatça açığa çıkarmıştır. Sovyet Oyuncakları basit bir propaganda filmi gibi gözükse de Vertov’un sonradan filmlerinin dilini oluşturacak ardışık hareketler sistemini burada da kurduğunu görüyoruz. Film konu olarak basitçe kapitalizmin doymak bilmeyen iştahını işler. Vertov, tüm kapitalist baskılardan arınmış bir Sovyet Noeli fikriyle filme nokta koyar. Mikhail Tsekhanovsky’nin 1929 yapımı “Posta” adlı animasyon filmi de bu dönemin önemli örneklerindendir. Avangart üslubuyla farklılaşan film Sovyetler dışında da gösterilmiştir.5 Ayrıca 1930’da sonradan eklenen müziği ile ilk sesli Sovyet animasyon filmlerinden biri olma özelliğini taşır.

1924 yılında Lenin ölümünden sonra Stalin döneminin kültür politikalarını çerçevesi daha belirgindir. Sosyalist realizmin etkisi tüm sanat dallarında kendisi daha belirgin gösterir. 1920’lerin sonunda animasyon filmlerinde bir üretim artışı olsa da konuları kendini tekrar etmeye başlar. Önceki on yılda avangardın ve fütürizmin etkisiyle üreten sanatçılar, animasyonun kendine has dünyası ve doğası ile devlet otoritesi arasında sıkışır. Bu dönemdeki üretimler yoğunlukla çocuklara hitap edicek şekilde hazırlanmaya başlar. Gelenekten beslenerek ulusal kültüre hizmet edicek konular işlenmeye başlar. 1927 yılında Yuri Merkulov, Danil Cherkes ve Ivan Ivanov-Vano ortak çalışmasıyla çocuklara yönelik ilk Sovyet animasyon filmi “Afrika’lı Senka” çekilir. Sovyet çocuk şiirleri ile ünlü olan Korney Chukovsk’nin bir hikayesini işleyen film büyük başarı gösterir. Çocuklara yönelmenin yanı sıra tepeden bir müdahale ile üslup ve biçim de bir çerçeveye alınır. Giannalberto Bendazzini aktarımına göre Walt Disney’in eserlerini izleyip onlardan etkilenen Stalin, Sovyet animasyonlarının da bu şekilde olması gerektiğine karar vermiştir.6 Sansürün bol olduğu ve biçim ve üslubun kısıtlı olduğu bu dönemde uzlaşı sınırlarını aşan eser pek görülmese de bazı eserler çatlaklardan sızmayı başarmıştır. Genel Disney tarzından sıyrılan ve bir stop-motion animasyon filmi olan, Aleksandr Ptushko’nun Yeni Gulliver (1935) adlı eseri önemli bir örnektir. Jonathan Swift’in Gulliver’in Seyahatleri adlı romanının bir uyarlaması olan film, kapitalist eşitsizlik ve sömürü altında acı çekmekte olan Lilliput adasına ayak basan Petya karakterini merkeze alır. Dönemin hakim anlayışından teknik anlamda sıyrılmakla kalmayıp anlatım dili de dönemine göre farklıdır.

Stalin’in ölümünden sonra 1953 yılında Nikita Krusçev Sovyetler Birliği’nin yeni lideri olur. Bu dönem animasyon sineması için Stalin dönemine göre daha özgürlükçü bir dönemdir. Tallinn, Kiev, Yerevan ve Tiflis gibi şehirlerde yeni animasyon stüdyoları kurulmaya başlaması bu dönemde gerçekleşir. Tabi bu özgürlük ortamı sanatçıların eserlerine de yansır. Bu dönemde çekilen animasyonlarda Disney biçim ve üslubunu reddettiği gözlemlenebilir. Özellikle 1961 yapımı a Valentina ve Zinaida Brumberg’in Büyük Dertler filmi, Disney’in yaygın form ve üslup anlayışı dışına çıkar. Aynı zamanda uzun süredir sadece çocuklara yönelik olan animasyon sinemasına aykırı olarak yetişkinlere de hitap eder. Bu dönemin en uzlaşmaz ve politik yapıtlarından biri de Andrei Khrzhanovsky’un 1968 seneli Cam Armonika filmidir. Filmde hakim estetik ve üslup anlayışının sorgulandığı net bir şekilde görülür. Sovyet bürokrasisini tenkit eden bu yapıtta sürrealist öğeler boldur. Film bu yönü sebebiyle kaçınılmaz olarak sansüre uğramıştır.

Sovyet animasyonlarına baktığımızda genel olarak devrimin ilk yıllarında yeni bir dünya yaratma umuduyla uzlaşmaz ve politik yapıtlar vermişlerdir. Ütopya inşa etme umudunda olan bu yapıtlar sonradan genel olarak devlet ideolojisini yansıtan, biçim ve üslubu belirli bir çerçeveye sıkışmış yapıtlar vermişlerdir. Özellikle Stalin dönemin ve sonrasında filmlerde Disney etkisi yoğun görülmüş, izleyici kitlesi çocuklarla sınırlanmıştır. Uzlaşı sistemini yıkan yapıtlar sonradan kendi uzlaşı sistemini kurup ona hapsolmuştur. Kendi uzlaşı sistemini fark edip bunu aşmaya çalışan başarılı yapıtlar çıksa da bu genel toplama göre azdır. Sovyet animasyonunun bu döngüsel diyalektik serüveni bize hangi durumlarda hangi filmlerin politik olacağını ya da olamayacağını, hangi filmlerin sistemle uzlaşıp hangi filmlerin uzlaşmaz olacağını gösterir. Sovyet animasyonunun ütopyacı politikliğinin yanı sıra diğer önemli animasyon sineması, uzlaşmazlığını doğadan ve romantizmden alan Japon animasyon sinemasıdır.

*Japon sinemasına yazının bir sonraki bölümünde devam edilecektir.


1 Dorfman, Ariel ve Mattelart, Armand (1971). Emperyalist Kültür Sanayi ve Walt Disney. Çev.. Atilla Aksoy. İstanbul: Gözlem
2 Bknz: Cohen, F. Carl (2004). Forbidden Animation: Cencored Cartoons and Blacklisted Animators in America. McFarland Company
3 Roberts, Graham (2007) ‘Dream Factory and Film Factory: The Soviet Response to Hollywood 1917–1947’. Paul Cooke (ed.), World Cinema’s ‘Dialogues’ with Hollywood. Basingstoke, New York: Palgrave Macmillan, 35–51.
4 Bknz: Ali Artun, Sanatın İktidarı 1917 Devrimi: Avangard Sanat ve Müzecilik, İletişim yayınları, 2015
5 Bknz: Bendazzi, G. (1995). Cartoons: one hundred years of cinema animation. Indiana University Press.
6 Bendazzi, Giannalberto (2015) Animation: A World History. Volume I: Foundations – The Golden Age. Boca Raton: CRC Press. Aktaran: Ülo PİKKOV, Çev: Yasemin KILINÇARSLAN (2018), Ulakbige, sayı 31, s. 1769

Çıkmaz Sokak oyun ekibi
Önceki

Sevicilik Dramı Sunan “Çıkmaz Sokak” Oyunu Üzerine // Nil Has

Demirhan Baylan
Sonraki

Demirhan Baylan ile Müziği Üzerine Harika Bir Söyleşi

Kaçırmayın!

Ebru Duruman

Ebru Duruman Kişisel Sergisiyle Dirimart’ta

Dirimart, Ebru Duruman’ın galeriyle birlikte düzenlediği ilk kişisel resim sergisi
Berkay Tuncay, Yazının Öyküsü ASMR [The Story of Writing ASMR], 2024, 5 kanallı renkli video, ses, 55:19, (Sanatçı ve SANATORIUM’un izniyle)

Berkay Tuncay CLICKTRANCE Sergisi SANATORIUM’da

SANATORIUM, Berkay Tuncay’ın CLICKTRANCE başlıklı kişisel sergisine 20 Eylül –