Agnes Martin
Agnes Martin

Hayaletinle Yüzleştin mi? – Agnes Martin ve İçsel Keşif

12 Şubat 2025

Agnes Martin, Kanada’nın Saskatchewan kırsalındaki bir çiftlikte doğmuştur. 1931’de Amerika Birleşik Devletleri’ne taşındı, burada yüksek öğrenim gördü. Kanada kırsalında büyüyen ve hayatının son birkaç on yılını geçirdiği New Mexico çölünden etkilenen Martin’in sanatı, ızgaralar ve çizgiler içeren dingin kompozisyonlarla karakterize edildi. Eserleri ağırlıklı olarak tek renkliydi ve siyah, beyaz ve kahverengi gibi ince renkler kullanıyordu. Martin’in minimalist yaklaşımı dinginlik ve maneviyat aktarıyordu ve resimleri genellikle felsefesini yansıtan olumlu isimler taşıyordu. Bu resimler, ünlü New York galericisi Betty Parsons’ın dikkatini çekti ve sanatçıyı kadrosuna katılıp 1957’de New York’a taşınmaya ikna etti. Martin orada, Aşağı Manhattan’da bir sokak olan Coenties Slip’te, Robert Indiana , Ellsworth Kelly ve Jack Youngerman gibi sanatçı topluluğuyla birlikte yaşadı ve çalıştı. Bu sanatçıların hepsi bölgenin ucuz kiralarına, geniş çatı katı alanlarına ve East River’a yakınlığına ilgi duyuyordu. Martin’in en eski New York resimlerinden biri olan Harbor Number 1 (1957), daha önceki Taos çalışmalarının geometrik soyutlamasını, mavi-gri palet seçiminde belirgin olan liman manzarasının yeni bulduğu ilhamla birleştirir.

Agnes Martin, Harbor Number 1, 1957.
Agnes Martin, Harbor Number 1, 1957.

Martin, sonraki on yıl boyunca kendine has bir form geliştirdi. Altı fit karelik boyalı tuvaller, kenardan kenara titizlikle çizilmiş ızgaralarla kaplanmış ve ince bir gesso tabakasıyla tamamlanmıştı. Sık sık diğer New York soyut tarzda çalışanlarla birlikte sergiler açsa da, Martin’in odaklanmış arayışı hem Soyut Ekspresyonizmin geniş jestsel kelime dağarcığının hem de Minimalizmin sistematik tekrarlarının dışında kalan yeni bir alana işaret ediyordu. Uygulaması maneviyata bağlıydı ve Zen Budist ile Amerikan fikirlerinin bir karışımından yararlanıyordu. Martin için resim, “Nesnelerin olmadığı, kesintilerin olmadığı… veya engellerin olmadığı bir dünyaydı. Okyanusa bakmak için boş bir plajı geçer gibi bir görüş alanına girmenin gerekliliğini kabul etmekti.”

1967’de, kariyerinin zirvesindeyken Martin’in hayatında kritik gelişmeler yaşandı. Arkadaşı Ad Reinhardt’ın ani ölümüyle ve giderek bozulan ruhsal hastalığı nedeniyle New York’u terk ederek Taos’a geri döndü. Martin’in şizofreni hastası olduğu kamuoyu tarafından biliniyordu, ancak bu durum 1962’ye kadar belgelenmemişti. Hatta bir defa New York’taki Bellevue Hastanesi’nde tedavi için elektrik şoku terapisi yöntemine de başvurdu. New York’ta yaşadığı on yıl boyunca, sanatçıda işitsel halüsinasyonlar ve katatoni durumları gibi çeşitli şekillerde kendini gösteren şizofreni semptomlarını kontrol altına almak için sık sık hastaneye kaldırıldığı biliniyor. Martin, bir süre sonra sanat koleksiyoncusu olarak toplumun sevgisini kazanan saygın bir psikiyatristin yardımını almak için arkadaşı Coenties Slip’ten destek aldı. Ancak mücadelesi büyük ölçüde özel ve bireyseldi. Ruhsal hastalığının hayatı üzerindeki tam etkisi bilinmiyor. Kendisi bu durumun eserlerine hiç yansımadığını dile getiriyor. Bu süre içerisinde resim yapmayı bırakmış ve bunun yerine izole bir şekilde yazmayı ve meditasyonu tercih etmiştir. 1974’te resme tekrar döndüğünde tarzında ince bir değişim gözlemlendi. Artık hassas grafit ızgarasıyla tanımlanmayan, Untitled Number 5 (1975) gibi kompozisyonlar, ilk eserlerinin uzak akrabaları gibi daha cesur geometrik şemalar sergiliyordu. Martin, bu geç dönem eserlerinde, hayatının geri kalanını geçirdiği kurak çöl manzarasının sıcak renk paletini çağrıştıran renkler kullandı.

Agnes Martin, Untitled Number 5, 1975.
Agnes Martin, Untitled Number 5, 1975.

Martin’in hastalık dönemimden sonra resimlerinin çoğu, Mutlu Tatiller (1999) ve Bütün Dünyayı Seviyorum (2000) gibi olumlu isimler taşır. 1989’da hayatını ve resimlerini tartıştığı bir röportajda Martin şu sözleri söyler; “Güzellik ve mükemmellik aynıdır. Mutluluk olmadan asla gerçekleşmezler.”

92 yaşında vefat edene kadar son 50 yıl boyunca hiç gazete okumadığını ve kendini sosyal ortam ve olaylardan olabildiğince uzak tuttuğunu aktarır. Martin kendi hayaleti ile yüzleşmiş miydi? gerçekten mutlu olduğu için mi mutlu isimleri tercih etmişti yoksa mutlu olduğuna kendini mi inandırmaya çalışıyordu.

Gökçe Oruç

Gökçe Oruç uzman sanat tarihçi, küratör, yazar ve reklamcı.
Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini 2017 yılında tamamladı. Spesifik olarak moda tarihi üzerine uzmanlaştı. Uzun süre Genç Sanat Dergisi’nde yazarlık yaptı. Çeşitli sanat galerileri ve müzelerde moda tarihi, sanat ve kurumları üzerine söyleşiler ve workshoplar düzenledi. Bir sanat galerisi bünyesinde küratörlük yaptı. Oggito, Artkolik gibi online düşünce platformlarında sanat yazıları yazdı. Şu an sanat yazarlığı yanı sıra creative bir reklam ajansında içerik üretimi ve marka yönetimi alanında çalışmalarına devam ediyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Yalçın Konuk
Önceki

Yalçın Konuk’un Yeni Albümü: Tatavlada Son Dans

53. İstanbul Müzik Festivali Basın Toplantısı
Sonraki

53. İstanbul Müzik Festivali Haziran’da İstanbul’u Saracak

Kaçırmayın!

"Rüzgarımla Yelken Aldı Gemim"

“Rüzgarımla Yelken Aldı Gemim” Karşıyaka Vapur İskelesinde!

Kendine Ait Bir Oda (KABO) sanat inisiyatifi, İZDENİZ ve İzmir
Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi

Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi Kitabı Raflara Çıktı!

Ekolojist Mark Bertness’in, Uygarlığın Kısa Bir Doğa Tarihi adlı kitabı,