Bu zamana kadar yanlışların üstünü örttüğümüz, kötüyü süslediğimiz, -mış gibi yaptığımız, yanlışa yanlış demediğimiz zamanların sonuçlarını yaşıyoruz. Dejavu gibi. Hep böyleydi. İnsanın doğa karşısında ufacık gücüyle doğaya baş kaldırması ezberlenmiş bir durum; Ağaç katliamları sonucu oksijen azalması, yanlış kentleşme ile çarpık şehirler, plastik seviciliğimiz yüzünden anne sütünde plastik bulunması, hayvanların daha fazla anomali ile doğması, çocukların erken yaşta ergenliğe girmesi vb. Her yeni olaya “ah, vah, tüh” nidalarıyla tepki verip ardından sırtımızı dönüyor ve her ne yapıyorsak yapmaya devam ediyoruz. Ne ironi ama! Kötüye sarılıyoruz, iyiyi görmezden gelerek. İnsan eli değmiş sürdürülemez bir dünya yarattık ve rahatsız olmadan da yaşamaya devam ediyoruz.
İstedim ki tam da içinde olduğumuz dönemle/kaosla örtüşen işlerin sergilendiği ortaya döküldüğü bir sergiden bahsedeyim. Kalyon Kültür, 15 Eylül’de açılışı gerçekleşen, Ceren ve Irmak Arkman‘ın küratörlüğünü üstlendikleri, “İnsan Eli Değmiş” adlı video enstalasyon sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, insan ve doğa ilişkisini video sanatı ile ortaya koyan sanatçıları bir araya getiriyor ve her sanatçı kendi üslubunda, insanın doğaya müdahalesini konu alan işleriyle seyirciyi içinde olduğu durumun farkına varmaya davet ediyor.
Kalyon Kültür’ün 8 sanatçıyı bir araya getiren ve günümüze göndermeler içeren, “İnsan Eli Değmiş” sergisinde yer alan video enstalasyonlardan bahsetmek istiyorum:
Maden ocaklarıyla ilgili yaşadığımız sorunlar birbirini tekrar ederken ve daha yeni kayıplar vermişken, sergide yer alan Kanadalı sanatçı François Quévillon ile başlamak istiyorum. François Quévillo, Volkanik İzler (Pyroclastic Trails) adlı video enstalasyonunda Mexico City’nin güneyinde yer alan Sierra de Santa Catarina adlı sönmüş yanardağı ve yakınlarındaki maden ocağının izini sürüyor. Aynı bölgede maden ocağının faaliyetlerini araştıran yerel bir STK ile çalışan François Quévillon, maden ocağının volkanik alandaki etkilerini video ile sunuyor.
Sergide en çok ilgimi çeken iki işten biri Félix Luque‘nin Araba Mezarlığı III (JunkYard III) adlı işi. Sanatçı bu işinde, insan kullanımından geriye kalan araba parçalarını/enkazlarını gösteriyor. Yeryüzünden insanlar yok olsa da geriye kalacak yığınların bir kısmı araba enkazları olacak. Arabanın günlük yaşamda pratik olması, endüstriye yön vermesi ve taleplere göre üretimlerin şekillenmesiyle araba enkazları yer yüzene en çok zarar veren yığınlardan biri olarak arkamızda bıraktıklarımızdan olacak. Oto sanayilerin önünden geçerken o yığınların miniklerine çokça şahit olmuşuzdur. Bu duruma bir de Félix Luque’nin seçtiği enkaz parçalarıyla bakmanızı öneririm. Sanatçı konuyu sadece enkaz olarak ele almıyor işi boyutlu düşünerek üretilen her aracın kazaları doğurduğunu ve kazaların enkazlar yarattığını hatırlatıyor. 10 dakikanın üstünde süren Araba Mezarlığı III adlı videonun hipnoz etkisi yarattığını da belirtmek isterim.
Sanatçılar arasında bildiğimiz isimlerden biri Volkan Kızıltunç. Sanatçı Beyaz Kaleler adlı, 3 ekrandan oluşan video yerleştirmesi, durağan ve hareketli görüntüleriyle Burdur çevresindeki mermer ocaklarını gösteriyor. Kızıltunç Beyaz Kaleler adlı işinden; “İnsanın doğa içindeki müdahalesinin görsel kayıtları” şeklinde bahsediyor ve insanın doğaya verdiği zararı mermer ocakları üzerinden drone çekimleriyle yansıtıyor. Bir mermer atığının %50 kalsiyum oksit ve %95 kalsiyum karbonattan oluştuğunu hatırlatarak çevresine vereceği zararı düşünün isterim.
Persijn Broersen & Margit Lukács ikilisi Cennetten Sonra (After Eden) adını verdikleri videoda Hollywood filmlerindeki doğa görüntüleri arasına kıyımları, selleri, savaşları, afetleri de ekleyerek Dünya’nın şu anki asıl haline gönderme yapıyorlar. Tam da Antroposen çağına yaraşır!
Sabrina Ratté‘nin 2 ekranlı Obje Dünyası (Objets-Monde) adlı video işinde de gelecekten haberler var. Sanatçı geleceği objeler üzerinden var ediyor. Objelerin doğada yok olmadığı ve her tarafı objelerin kapladığı bir geleceğin ön gösterimi gibi. Félix Luque’nin Araba Mezarlığı III adlı işinde olduğu gibi. Bizden geriye kalanlar ve derin bir sessizlik belki de.
Kevin Cooley‘nin Akan Su (Fallen Water) adlı video yerleştirmesi bu sergide benim için diğer ilgi çekici işlerinden biri oldu. Dik ve yatık yerleştirilmiş, akan suları izlediğimiz video yerleştirmede, sanatçı tatlı su kaynaklarındaki krize dikkat çekiyor. Su kıtlığını hayal edebilirsiniz değil mi? Bir de gerçek halini konforlu alanınızda hayal edin; içecek su kalmadığında, duş almaya ihtiyacınız olduğunda bir damla bile bulamadığınızda ne yapabilirsiniz? İş işten geçmiş ve gitmiş olacak. Bu durum gıdaya ulaşımı engelleyeceğini, zorunlu göçü doğuracağını, iletişimi öldüreceğini, cinsiyet eşitsizliğini arttıracağını ve yeni savaşları yaratacağını hatırlatmak isterim.
Kalyon Kültür Taş Konak‘ın en geniş odasını neredeyse boylu boyunca kaplayan, Evan Roth‘un 9 videosundan oluşan Manzara (Landscapes) adlı eserini sona bırakmak istedim. Çünkü içeriye girdiğinizde belki de en çok karşısında durup izleyeceğiniz işler bu yerleştirmede gösteriliyor. Videoların konusunu internet kabloları oluşturuyor. Videolar ana internet hatlarının geçtiği noktalarda yapılmış çekimlerin görüntülerinden ve baz seslerinden oluşuyor. Ceren Arkman bu işten bahsederken “İnsan elinin hiç değmediği noktanın kalmadığı yerler.” şeklinden bahsetmişti. Örümcek ağı veya ahtapot kolları gibi. Hava yoluyla binlerce kilometre gittiğinizi hayal edin ve ayak bastığınız yerin altından internet kablolarının geçme ihtimali çok yüksek. Avusturya’daki bir mercan fidanlığının 4 yıl aradan sonra yeni yumurtalarının olması belki de bu kıyımın sonuçlarından biridir.
Kalyon Kültür’ün dijital sanatın en önemli temalarından biri olan doğa ve sanat ilişkisine odaklanan sergi serisinin ikinci ayağı olan “İnsan Eli Değmiş” sergisi uluslararası dijital sanatçıları ve işlerini bir araya getiriyor. Serinin ilki Flora idi. Bu sergide, her sanatçı, insanların yaşadığı evrene verdiği zararı ve boyutlarını göstermeye/hatırlatmaya çalışıyor. Konu üzerine çalışmadığımız ve kaçtığımız, görmezden geldiğimiz her yanlış şu soruyu aklıma getiriyor: İnsan doğayı nasıl dönüştürür? ve bu sorunun cevabı algımızı açık tuttuğumuzda farkına varacağımız gerçeklerle etrafımızı sarmış durumda.
Ceren ve Irmak Arkman‘ın küratörlüğünde gerçekleşen “İnsan Eli Değmiş” sergisi, 17 Aralık 2022 tarihine kadar devam ediyor. Her sanatçı için ayrı odalarda gösterilen videoları yakından görmenizi, izlemenizi öneriyorum.