Kendi deyimiyle; fotoğrafçı, kedi delisi, abla, yönetmen, oyuncu koçu, seyirci… Hercai’nin Handan Hanımı ile gerçekleştirdiğim söyleşiyi keyifle okumanız dileğiyle…
1-Gülçin Hatıhan oyuncu olmanın dışında kimdir? Bilmediğimiz ilgi alanlarınız ya da merak duyduğunuz konular var mı?
Öncelikle herkese merhabalar.. Oyunculuğun dışında beni tanımlayabilecek birkaç kelime, sırasıyla değilse de şunlar olabilir: Fotoğrafçı, kedi delisi, abla, yönetmen, oyuncu koçu, seyirci.
2000 yılında ilk dijital kameramı edindiğimden beri fotoğraf çekiyorum. Ama kısa zaman içinde sadece yüz ve ifade çekmeyi sevdiğimi keşfettim. Akabinde oyuncularla çalışmaya başladım. Headshot ve sunum fotoğraflarını çekiyorum. Buna gene oyuncular için portfolio oluşturabilecek videolar da ekledim. Videolar hem henüz kendini tam olarak ifade edebileceği, yeteneklerini sergileyebileceği roller oynayamadıysa bu durumu destekleyecek monologlar veya sahneler, ayrıca her açıdan hareketli olarak kameranın önünde nasıl duracağını gösterebilmek adına oluşturduğum Video-portraitler olarak da ikiye ayrılıyor. Bu iş için bir de studio kurdum. Oyuncu koçluğu sıfatım da bu kapsamda devreye giriyor. Genç oyuncuların kat ettikleri yolları izlemek benim için çok gurur verici. Her ne kadar şu sıralar iş icabı başka bir şehirde yaşıyor olsam da yaptıklarımın bazılarına @gulcinhatihanstudio instagram hesabından veya gulcinhatihanstudio.com internet adresinden ulaşabilirsiniz.
Kedilerin çok özel varlıklar olduğuna inanıyorum. Evimde 4 kedim var. Kirpik, Çapulcan, Miha ve Lokum. Ayrıca bulunduğum mahallelerdeki tüm kediler de beni iyi tanır.
Bir erkek kardeşim var, uzağız, o Amerika’da yaşıyor. Benden 12 yaş küçük. Bir nevi annesi gibiyim. Mesafelere aldırmadan teknoloji sayesinde hemen her gün görüşüyoruz. En çok özlediklerimden kendisi. Bu benim 12 yaşımda başlayan ablalık durumu hayatımın geri kalanında da büyük rol oynamaya başladı. Gerçekten çocuğum ya da kardeşim gibi hissettiğim birçok insan var hayatımda. Onlar için de hep şükrediyorum.
En az oyunculuk kadar keyif aldığım bir iş yönetmenlik. 11 sene yaşadığım Amerika’da başladı. New York’ta Off-off Broadway, Off Brodway ve nihayet Broadway’de tamamlanan yolculuğum Türkiye’de de Bakırköy’de devam etti. Sadece tiyatro değil, kısa filmler, müzik videoları ve reklamlar da yönetiyorum. Bir fikri hayata geçirmek düşüncesi beni çok heyecanlandırıyor. Ve ömrüm oldukça hikayeler anlatmaya devam edeceğim.
Çok film, çok yabancı dizi, çok belgesel izliyorum. Özellikle bilim ve bilim-kurgu. Türk dizilerinden de takip ettiklerim var. Hatta bu seyircilik kısmına VR gözlüğümü de ekleyebilirim. Plüton’a gittim mesela. Merak ettiğim ne varsa bu görsel dünyalarda ulaşabiliyor olmak veya başkalarının hayal ettiklerini izleyebiliyor olmak ne müthiş. İyi ki internet var.
2- Seyircilerin en çok hafızasına kazınan rolünüz nedir?
Yaş grubuna göre değişiyor. Şu sıralar 30-35 yaş arası seyircilerin çoğu “Çılgın Bediş – Zeynep” karakterinden hatırlıyor. Daha büyükler Kaygısızlar’dan. Daha küçükler Poyraz Karayel’den. Ve tabii bu sıra canım Hercai’nin Handan’ı gündemde. Değişik bir izleciyi kitlesine sesleniyorum da diyebiliriz.
3- Kariyerinizin ilk televizyon projesi Kaygısızlar’da usta isimlerle yan yana oynamak size neler kattı?
Aslında kariyerimin ilk televizyon projesi değildi Kaygısızlar. Ama elbette en önemlilerindendi. Setteki ilk günümü hatırlıyorum. Bütün çocukluğum bu insanları seyrederek geçmiş ve ben şimdi onlarla aynı setteyim. Heyecandan ölecek gibi olmuştum. O setin bana kattıkları burada saymakla bitmez gerçekten. Öyle güçlü öyle usta oyunculardı ki; umarım birazcık da olsa onlardan öğrenebilmişimdir.
4- Kaygısızlar demişken tabiki Çılgın Bediş’i de merak ediyorum. Çok sevildi hala jeneriğini hatırladığım…çılgınlıklarını sevdiğim…o zamanları özlediğim…sıcaklığını hissedebildiğim ve bir dönem için Kaygısızlar’da olduğu gibi anılmadan geçilmeyen bir dizi. Çoğu kişi için de bu durum böyle. Çılgın Bediş deyince aklınıza ne geliyor?
Hayal sahneleri. Her bölüm en az bir hayal sahnemiz oluyordu. Yapımcımız çok kıymetli Ayhan Aybek kendi mütevazı hayatına devam ederken, mesela altına son model bir araba çekebileceği parayı o bölüm hayal sahnesi için değirmenler inşa ettirmeye harcardı. Harika da bir sanat grubumuz vardı, Dalmaçyalı köpek mi olmadık, Japon geyşa mı olmadık, masallardaki prensesler mi olmadık. Ve her bir sahne de müthiş bir özenle hayata geçirildi. En çok bunu hatırlarım Bediş’ten. Bir de ne kadar eğlendiğimizi.
5- 1990 yılından bu yana hem tiyatro hem de televizyon dünyasının içindesiniz. Seyirciler tüm karakterlerinizi ve özelliklerinizi ne kadar zaman geçerse geçsin hatırlıyorlar. Bir oyuncu olarak karakterlerinizle tanınmak size ne ifade ediyor?
Aslında iki açıklaması var. Bir: Ne kadar şanslı bir oyuncuyum ki hafızalara kazınabilecek değerde işlerde oynama şansım olmuş. İki: Ne mutlu bana ki o özene bezene yazdıkları güzel karakterleri, seyircinin hatırlayıp seveceği kadar canlandırabilmişim. Mesleğimin bana bu şekillerde geri dönüş yapması beni öyle mutlu ediyor ki, her seferinde iyi ki, iyi ki diyorum.
6- Karakter yaratırken rolünüzü ne şekilde ele alıyorsunuz?
Öncelikle sağlam bir dramaturgi çalışması yapıyorum. Nereden geliyor, amacı ne, nereye gidiyor. Eğitimi ne mesela. Neleri kimleri seviyor/sevmiyor. Karakteri nasıl, hırslı mı, yumuşak mı? Değişmeye ne kadar açık? Aslında en sevdiğimiz karakterler değişen dönüşen karakterlerdir ya, bu dönüşüme ne kadar açık veya hazır? Sinema olsa veya tiyatro olsa mesela, zaten başı sonu bellidir ama dizi olunca karakterin nereden geldiğini bilseniz de nereye gideceğini çok da öngöremezsiniz. Bu belirsizlik içinde gene de demin bahsettiğim değişimlere yer bırakarak oynamaya çalışmalısınız. Sonra fiziksel özellikleri, sesi mesela, varsa aksanı, nasıl yürüdüğü, kendini nasıl taşıdığı, yani hayattaki özgüveni, sosyolojik konumu nasıl? Bütün bu soruları cevaplarsanız daha inandırıcı daha sahici bir karakter oluşturabilirsiniz diye düşünüp, bu doğrultuda çalışıyorum.
7- İyi bir oyuncu olmanın kıstasları var mıdır?
Ancak bana göre diye cevaplayabilirim bu sorunuzu. Bana göre iyi bir oyuncu olmanın en önemli kıstası sahicilik. Seyredenin orda gerçekten öyle biri var da etrafında bu olaylar dönüyor gibi hissetmesi temel hedef. Bu oluyorsa, ki gerçekten minik bir mucizedir, işte o iyi oyuncudur. Gerisi de her meslekte olması gereken kadar disiplin bence.
8- Oynadığınız roller içerisinde gerçek karakterinize en yakını hangisi?
Çok yıllar önce Kalbimi Kıra Kıra diye bir işte oynamıştım. 3 karakteri birleştirip ismi Gülçin olan yeni bir karakter yazmıştı sevgili Figen Şakacı. Yönetmeni de Ömer Uğur’du. O Gülçin sanırım bana en çok benzeyendi.
9- Hercai’ye dönecek olursam; Handan rolünden bahseder misiniz? Nasıl bir kadın?
Handan çok köklü bir ailenin kızı. Gene köklü bir ailenin oğlu ile severek evlenmiş. İki yetişkin çocuğu var ve şimdi de sürpriz bir biçimde tekne kazıntısına hamile. Önceliği çocukları ve kocası. Asla kötü bir insan değil ama ailesini korumak için gözünü de budaktan sakınmaz. Yaşam enerjisi dolu. Bakımlı olmayı, takıp takıştırmayı seviyor. Kendi konfor alanları var, onları da çok sahipleniyor. Dişi bir karakter. Sivri dilli, zeki. Hatta zaman zaman komik. Gerçekten çok seviyorum Handan’ı. Çok da haklı bularak oynuyorum. Sanıyorum kariyerimde unutamayacağım bir diğer karakter olarak benimle yaşayacak.
10- Güzel anlaşan bir ekip olduğunuzu görüyorum. Set ortamınız nasıl?
Evet, gerçekten her şehir dışı işe nasip olmayacak kadar iyi geçinen bir ekibiz. Her bir oyuncu da sahnedeki diğer oyuncu arkadaşlarını düşünerek hareket ediyor, herkes diğerlerinin yakınları çekilirken oyun vermeye devam ediyor. Bir de seyrediyorsanız mutlaka fark etmişsinizdir tüm kadro rolüne acayip asılıyor. Bu formül de set ortamını tanımlamaya yeterli sanırım. Önce ezber kontrolü, sonra prova, sonra goy goy, sonra gene prova, sonra çekim, arada gene goy goy. Bol bol çay. Bol bol seyircilerle fotoğraf çektirme. Bol bol senaryodan ve olduğumuz sahnelerden konuşma, fikir alıp verme. Evlerde de durmaksızın bir kek börek çay kahve yemek ikramı. Çok şanslıyız, çok.
11- Set gününe uyandığınızda gününüz nasıl geçiyor? Rolünüz öncesi daha yüksek oynamak için ritüelleriniz var mı?
Ezber, duş, ezber, kahve/kahvaltı, ezber, kedilerin mama su kum kontrolü, ezber, yol, ezber, hazırlık, ezber, bir kahve daha, ezber, karavanda sahne geçme, ezber, sete geçme, ezber, sahne provası, ezber, kayıt. Genelde bu sıra ile geçiyor normal bir set günü. Senaryonun gelmesinden bölümün son sahnesi çekilip bitene kadar aklımdan oynayacağım sahneler çıkmıyor. En çok tavır düşünüyorum. Bir ritüelim yok ama 3-2-1 diye sayıldığı esnada Gülçin’den Handan’a geçmek, onun düşündüğü gibi düşünüp, onun hissettiği gibi hissetmek için ciddi bir çaba içerisinde olduğumu söyleyebilirim.
12- Set dışında zamanınız nasıl ilerliyor?
Benim güzel, akıllı yetenekli kızçelerim Aslı Samat ve İlay Erkök ile kah senaryo çalışarak, kah yemekler yaparak, kah film seyrederek geçiyor. Tansu Taşanlar harika kahveler yapıyor, Oya Unustası ile birlikte onları içiyoruz. Güneş Hayat, Ayda Aksel ve İnci Şen mutlaka mutfakta bir harika yaratmıştır, onlarda ne var diye koridorları koklayıp kapı tıklatarak, internetten birşeyler seyredip kitap okuyarak, evi temizleyip kedilerle uğraşarak diye geniş bir özet verebilirim.
13- Oyuncu olmak isteyenlere, eğitimin rolü, mesleki disiplin ve kişisel gelişim hakkında neler söylemek istersiniz?
Eğitim yoksa oyunculuk yok bence. Yani ille de konservatuar okumaktan bahsetmiyorum. Bulundukları illerin tiyatro kursları olur, okullardaki drama dersleri olur, bunlar başlamak için idealdir. Öğrenmek zaten bitebilen bir şey değil. Ben bu yaşımda hala öğreniyorum ve öğrenebileceklerimi öğrenemeden öleceğim diye de üzülüyorum. Bir de benim için bir şekilde eğitim, oyuncu adayının mesleğe karşı yaklaşımındaki ciddiyetin ve kararlılığın göstergesi.
-Ben oyuncu olmak istiyorum.. -Eee, kurs okul? Yok.. -Nası olacak peki? -Ee herkes nası yapıyor? İşte orda benim için konu kapanıyor. Sadece yetenekli ya da güzel/yakışıklı olduğuna inanmakla gerçekleşebilecek hayaller değil bunlar. Emek sarf etmek, kendini geliştirmek, öğrenmek şart.
Bu güzel sorular için teşekkür ederim. Sevgiler selamlar..
Ben çok teşekkür ederim. Ellerinize, yüreğinize ve düşüncelerinize sağlık.