Tiziano Vecellio, Salome, 1550,87x80 cm, Prado Müzesi. Madrid. ( DETAY )
Tiziano Vecellio, Salome, 1550,87x80 cm, Prado Müzesi. Madrid. ( DETAY )

Femme Fatale Bağlamında Salome’nin Ölümcül Dansı

28 Nisan 2025

Vaftizci Yahya; hem İslam hem de Hristiyan kaynaklarında adı sıkça geçen bir isimdir. İsa’nın vaftizini gerçekleştiren kişi olması sebebiyle Hristiyanlar 24 Haziran gününde Vaftizci Aziz Yuhanna için kutlamalar yapar. Kur’an-ı Kerim’de ise babası Zekeriya’nın bir çocuğu olması için ettiği dualardan bahsedilir ve bu sebeple İslamiyet’te bir peygamber olarak kabul görür.

Yahya’nın babası Zekeriya ve annesi Elizabeth, erdemli ve dini bütün kimselerdi. Elizabeth’in çocuğu olmaması sebebiyle çift, her gün Tanrıya dua edip bir çocukları olması için yalvarıyordu. Tanrının mabedinde ayin yöneten Zekeriya, bir gün buhur yaktığı esnada Tanrının meleği ona görünüp bir çocukları olacağının müjdesini verdi. Elizabeth Yahya’ya altı aylık hamile iken, akrabası Meryem de aynı melekten, bakire olduğu halde İsa adında bir çocuk doğuracağının haberini aldı.

Yahya peygamberlik yapmaya başladığında henüz çocuk yaşlarındaydı. İsa ile karşılaşmaları ve İsa’nın Yahya tarafından vaftiz edilmesi pek çok modern ilahiyatçıya göre en az İsa’nın çarmıha gerilmesi kadar tarihsel ve gerçek bir olaydır. Yahya aynı zamanda İsa’dan önce pek çok kişiyi vaftiz etmiş, bu çerçevede kendisine yöneltilen kutsallık mertebesini ise kesin bir şekilde yok saymıştır. Yahya’ya göre tek Mesih İsa’dır ve kendisi İsa gibi bir kurtarıcının yanında son derece önemsiz bir kimsedir. Peki, tanrının yolunu açmakla görevlendirilen, yaşamında da doğumunda olduğu gibi mucizeler gerçekleştiren Vaftizci Yahya’nın ölüm emri kim tarafından, neden verilmiştir?   

Vaftizci Yahya gerek İsa’nın yaşamındaki etkin rolü, gerekse dini bütün kişiliği sebebiyle öğretileri ve söylemleri ciddiye alınan bir kimse olmuştur. Büyük Hirodes’in oğlu, Filistin hükümdarı Hirodes Antipa’nın yaptığı akraba evliliğini lanetlemesi ise zindana atılmasına sebep olmuş ve ölümüne zemin hazırlamıştır.

Hirodes Antipa, adını Yeni Ahit’te geçen anlatılardan, özellikle Vaftizci Yahya ve İsa’nın ölümünden bildiğimiz antik bir liderdir. Babası büyük Hirodes, krallığı böldükten sonra Antipa, kendi hakkına düşen toprakları yönetmiştir. Henüz saltanatının başlarında iken, üvey kardeşinin karısı Herodias’a âşık olmuş, bu sebeple Antipa da Herodias da mevcut evliliklerini sonlandırmıştır. Bu yasak aşkın ortaya çıkması savaş hazırlıklarını başlatmışken, Vaftizci Yahya Antipa’nın hükümdarlığını yaptığı Perea topraklarında vaizler vererek bu evliliği lanetlemekteydi. Yahya’nın sözlerinin herkesçe kabul görüp onaylanması, Antipa’nın otoritesini ve haliyle liderliğini zora sokmuştu. İsyan çıkmasından endişelenen Antipa, Yahya’yı yakalatıp hapse attırdı, ancak ölüm emrini vermeye cesareti yoktu. Yahya öldükten sonra halkın ayaklanmasından çekiniyor bu sebeple ne yapacağını bilemiyordu. Tam da bu noktada her çağda karşılaşmaya alışık olduğumuz suçlanacak bir figür çıktı: Kadın.

Kadınlar neredeyse Geç Neolitikten içinde bulunduğumuz Yakın Çağ da dâhil olmak üzere her çağda çeşitli sebeplerle toplumda ikinci plana itilen ve daima ötekileştirilen grup oldular. Buna bazen toplumun cinslere yüklediği ve dayattığı sorumluluklar sebep oldu, bazen de eril iktidarın gücünü pekiştirme isteği. Özellikle erkeklere atfedilen cinsellik dürtüsünün kadın üzerinde yarattığı sebepsiz baskı, devamında kadınları ahlak politikalarıyla çeşitli dayatmalara maruz bıraktı. Eril düşünce; 1940’lı yıllara gelindiğinde fiziksel olarak güzel ancak kötü ahlaklı kadınların erkeklerin vereceği hayati kararlar üzerinde bir otorite kurduklarını, kararlarını kötü yönde etkilediklerini ileri sürdü. Devamında bu kadınlara şeytan, cadı ve nihayetinde “femme fatale” yani felaket getiren kadın sıfatları verildi.

Anaerkil toplum düzeninden ataerkilliğe geçildiğinden beri erkeklerin kadınlardan çok daha önemli bir cins olarak kabul edilmelerini yok sayacağımız bir örnek maalesef 21. yüzyılda bile yok. Bu sebeple yine günümüzde cinsiyet eşitliğinden bahsederken bazı soru işaretleri kafamızı kurcalıyor. Toplumsal yapının oluşmasındaki etkin bileşenler (kültür, sınıf, statü gibi) daima erkek gölgesinde oluşum gösteriyor ve kadınlar toplumsal rolde eşitlik için mücadele ediyor. Bu bağlamda akla gelen soru şu: Bu denli ötekileştirilen ve ikinci plana itilen kadınlar, erkeğin tartışılmaz akıl, güç ve otorite gibi bileşenlerini nasıl değiştirebilir? Yüzyıllardır tablolara, fresklere, film ya da oyunlara konu olan “Salome’nin Dansı” konu bağlamında sorduğum sorunun altını çizen bir nitelik taşıyor.

Yeni ahitten ismini bildiğimiz Salome; Herodias’ın Antipa’dan önceki evliliğinden olan kızıdır. Kral Hirodes, kendi şerefine verdiği eğlencede üvey kızının dans etmesini ister ve bu dans eğlenceye davetli olan herkes tarafından büyük bir ilgiyle karşılanır. Çeşitli kaynaklarda tarihteki ilk erotik dans olarak yorumlanan dansı Hirodes öylesine beğenmiştir ki üvey kızına bu dans karşılığı ne isterse vereceğini, hatta kız isterse krallığını bile onunla paylaşacağını söyler. Bu durumda Salome annesine danışır. Vaftizci Yahya’nın evliliğini lanetlemesine çok öfkeli olan Herodias kızından Yahya’nın öldürülmesini ister. Halkın vereceği tepkilerden çekindiği için uzun zamandır Yahya’yı zindanda tutan Hirodes ise bu durumda çaresiz kalır. Yahya’yı öldürtmek istemese de herkesin önünde bir söz vermiştir ve kral olarak sözünde durması gerekir. Olayın ardından öldürülen Yahya’nın başı bir tepside Salome’ye sunulur. Böylece dolaylı yoldan da olsa Hirodes isteğine ulaşmıştır ancak karısının sözüyle hareket etmesi itibarını büyük ölçüde zedelemiştir. Bu sebeple Luka İncil’inde İsa Hirodes’ten dişi bir tilki olarak söz eder. Ayrıca bu denli hayati bir kararda manipule edilebilen Kral Hirodes, İsa’nın adını taşıyan çeşitli filmlerde de feminen bir karakter olarak kurgulanmıştır.

Hikâyede anlatılanlar bağlamında Vaftizci Yahya’nın ölümünün sorumlusu Salome ve annesi Herodias olarak kabul edilmiştir. Ancak olaya daha realist bir biçimde yaklaştığımızda Antipa’nın vereceği kararın sorumluluğunu alamadığından uygun zamanı beklediği sonucuna varabiliriz. Evliliği hakkında verdiği vaazlar nedeniyle kralın otoritesinin tartışılması, Yahya’yı açık bir biçimde Antipa’nın düşmanı yaptı. Zindanda geçirdiği sürelerde öldürülmemesinin tek sebebi ise halkın krallığa karşı ayaklanma ihtimaliydi. Antipa kendini olaydan soyutlayabilecek bir fırsat doğduğunda masum rolü oynarken, uzun zamandır dilinin ucuna gelen kararı böylelikle verebildi. Bu olay aslında hem eril iktidara hem de saygın bir krala boyun eğdiren kadının femme fatale bağlamındaki örtülü gücünü gösteriyor. Peki, bu durumda güzel bir kadının ettiği dans, erkeğin karar mekanizmasında bu denli etkiliyse cinsiyetler arasındaki üstünlüğü tekrar tartışmak gerekmez mi? Gerçekten de Antipa, Yahya’nın ölmesini istemiyorsa ve bu ölüme sebep olan güzel bir kadınsa, eril otoriterin her başarı ve başarısızlığında kadının etkisi olduğu savına ulaşabiliriz ki bu sav bir nebze de olsa kadınları yıllardır uzaklaştırıldıkları hak ve özgürlüklere yakın kılar. Eğer Antipa zaten Yahya’yı öldürmek niyetindeyse ve bunun için masum sayılabileceği bir olayı beklediyse, bu durum da hikâyeye bağlı olarak suçlanan iki kadını (dolayısıyla femme fatale’yi) yok sayacaktır.

Elbette bu olayı kesin olarak aydınlatabilecek somut verilere sahip değiliz. Ancak tarihin eril yazın bağlamında aktarıldığını göz önünde bulundurduğumuzda olayın hangi cinsin lehine şekillendiğini sonucunu çıkartmak pek de zor olmasa gerek. Eril ve dişil bakışın farklılığını olayın sık sık sahnelendiği Avrupa sanatı örneklerinden yola çıkarak yorumlamak resim sanatındaki yanlı temsil şeklini belirtmek açısından da yerinde olacaktır.

Tiziano Vecellio, Salome, 1550,87x80 cm, Prado Müzesi. Madrid.
Tiziano Vecellio, Salome, 1550,87×80 cm, Prado Müzesi. Madrid.

İlk olarak Titian’ın 1550 yılına tarihlenen Salome isimli eserini inceleyelim. Günümüzde Madrid Prado Müzesi’nde sergilenen resimde Titian, Yeni Ahitte geçen bu hikâyenin son kısmını, yani Vaftizci Yahya’nın başının Salome’ye tepsiyle sunulduğu anı resmetmiştir. Burada ışık gölge kullanımı, kompozisyon ya da özgün fırça vuruşları gibi biçimsel başarılar yerine duruş ve mimikler gibi temsil anlamına yoğunlaşırsak Salome’nin son derece rahat bir kompozisyonda, hikâyede anlatılanları doğrular bir biçimde resmedildiğini görürüz. Salome, üvey babasına annesi aracılığıyla ilettiği talebin yerine getirilmesinden son derece memnun bir biçimde adeta zaferini kutlamaktadır. Elindeki tepside tuttuğu Yahya’nın başı, figürün duruşuna bir ahenk katmakta ve neredeyse kusursuz bir ikilik sunmaktadır. Salomé’yi tek başına Yahya ile göstermeyi tercih eden Titian, olaydaki asıl iki kişinin Salome ve Vaftizci Yahya olduğunu vurgular. Hikâyede adı geçen diğer figürler ne kararda ne de kararın sonuçlarında etkin olmadığı için kompozisyonda gerekli görülmemiştir. Kadın figürün doğrudan izleyiciye bakmasının uzun süre ahlaksızlık olarak nitelendirildiği Avrupa sanatında, Titian’ın Salome’yi doğrudan izleyiciye dönük biçimde, şehvetli bir bakışla sunması bahsedilen femme fataleyi de desteklemektedir. Kadın, erkeğin karar mekanizmasını bireysel çıkarlarına bağlı olarak etkilemiş ve bu etkide güzellik ve şehvet ön planda tutulmuştur.

Hikâye bir kadın ressam tarafından betimlediğinde ise karşımıza çok farklı bir kompozisyon çıkmaktadır. Örneğin Artemisia Gentileschi resimlerinde kullandığı kadın figürlerini, kendi kişisel yaşamında maruz kaldığı haksızlık ve eril baskı üzerinde şekillendirmekte, böylece karşımıza klasik geleneğin izlerini taşıyan örneklerden uzak bir anlatım tarzı çıkmaktadır.

Tiziano’nun Salome’si elindeki tepside tuttuğu Yahya’nın başı ile ne kadar uyum içindeyse, Gentileschi’ nin Salome’si bu kesik başla o kadar tezatlık yaratmaktadır. Sanatçının ilk tablolarından biri olan bu kompozisyonda Yahya’nın başının Salome’ye getirildiği an resmedilmiştir. Çoğu resminde olduğu gibi burada da Barok dönemin etkisini hissedeceğimiz ışık gölge karşıtlığı ve anlatım tarzı ustaca sunulmuştur. Vaftizci Yahya’nın başını getiren cellat, sağ elinde güçlü bir biçimde tuttuğu kılıçla olayın biraz önce gerçeklemiş olduğuna dikkat çeker. Aynı zamanda Yahya’nın başını sol eliyle sıkıca kavramış, kendinden emin bir zafer duygusuyla Salome’ye bakmaktadır. Cellat, kendine verilen emri gerçekleştirmiş olmanın tatmin duygusunu izleyiciye tam olarak hissettirirken Salome’nin sergilediği duruş ayrıca jest ve mimikler onu anlatılan hikâyenin aksine konudan oldukça uzak bir bağlama yerleştirir.

Artemisia Gentileschi, Vaftizci Yahya’nın Başı ile Salome, 1610-1615, 84x92 cm, Museum of Fine Arts, Budapest.
Artemisia Gentileschi, Vaftizci Yahya’nın Başı ile Salome, 1610-1615, 84×92 cm, Museum of Fine Arts, Budapest.

Salome, Yahya’nın başının gövdesine değmesinden korkarak kendinden uzaklaştırırken son derece ifadesiz bir yüz ifadesine bürünmüştür. Celladın yüzündeki coşku ve eminlik duygusu Salome’de olayı anlamlandırmaya çalışan, adeta Yahya’nın başının neden ona getirildiğini dahi bilmeyen bir duyguya dönüşmektedir. Gentileschi, Tiziano’nun aksine resminde Salome ve Yahya’yı yalnız bırakmayarak bir erkek figürü kompozisyonuna eklemeyi tercih etmiş ve bu bağlamda olayın suçlusunu salt Salome olmaktan uzaklaştırmıştır. İki ressamın kompozisyon farklılığı Salome’nin yüzüne yerleştirilen mimikte de kendini göstermektedir. Tiziano’nun figürüne baktığımızda Salome’de gördüğümüz şehvetli ve kendinden emin bakış, hem olaydaki yetkinliğini hem de güzelliği ile eril düşüncenin karar mekanizmasındaki etkisini gösterir. Gentileschi, tüm bunlardan sıyrılan bir Salome yaratmak için figürün izleyiciye bakmamasını sağlamış, yüzüne yerleştirdiği ifadesiz bakışla da onu olayın faili olmaktan uzağa taşımıştır.

Salome’nin bir femme fatale olarak yorumlanması, hikâye bağlamında güzelliği ile erkekleri etkilemesi ve yaptığı dansın içerisindeki erotizmin ahlak kurallarına aykırı olması ile ilgilidir. Ayrıca bu kadın güzelliğinin Vaftizci Yahya gibi birinin ölümüne sebep olması, güzel bir kadının felaket getirdiğine dair düşünceleri pekiştirmiştir. Yahya’nın ölümünün sorumlusu Salome, annesi Herodias ya da yalnızca kral Antipa olabilir. Bu muammayı ortadan kaldıracak yazılı, sözlü ya da görsel verilere sahip değiliz. Ancak konuyu derinlemesine düşündüğümüzde erkek otoritesinin kolayca sarsılabilir olması bir kadının suçu mudur? Kadın güzelliğinin erkek bakışında beğenilen bir nesneye indirgenmesi ve devamında bu sebepten yine kadının ahlaksızlaştırılması kadının suçu mudur? Yüzyıllardır tartışılan bu gibi soru işaretlerinin cevabını daima eril düşüncenin verdiği toplumsal düzende maalesef femme fatale olmak son derece kolaydır. Zor olan anlatıları, temsilleri ve eril yazını irdelemek, yıllardır uğradığı haksızlıklarla mücadele eden tüm kadınların yanında durarak ataerkil düşüncenin yarattığı cinsiyet eşitliğinden yoksun olan toplumsal düzene karşı çıkmaktır. Bireylerin alıştırıldığı çeşitli yargılar ve cinsiyetlere dayatılan kısıtlamalar tarihin eşitsiz bir çerçevede yazıldığı gösterir. Tarihin, sanat tarihinin, mitolojinin, bilimin ve bunun gibi toplumu etkileyen bileşenlerin doğru ve eşit bir perspektifle ele alınması için cinsiyetçi tüm tutumların çoktan rafa kaldırılma zamanı gelmiştir.

Zehra Mete

Zehra Mete, 1998 İstanbul doğumludur. 2020 yılında Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünden mezun olup aynı yıl, aynı üniversitede yine Sanat Tarihi alanında yüksek lisans eğitimine başladı. 2022 yılında yüksek lisansını ‘Feminist Sanat Tarihi Bağlamında Avrupa Resminde Kadın’ başlıklı tez ile tamamladı. Sonrasında çalışmalarına devam etti ve DergiPark’ta ‘Resim Sanatında Şiddet ve Tecavüz: Europa’nın Kaçırılması’ isimli makalesi yayımlandı. Ayrıca Bandırma Üniversitesinin Sanat Tasarım ve Mimarlık dergisinde kutsal tanrıça kültü ve ilkçağ arkeolojisinde kadının yerini irdeleyen iki farklı makalesi, yeni sanat tarihi açılımını analiz ettiği bir kitap yazısı bulunmaktadır. Araştırmalarında çıkış noktası olarak toplumsal cinsiyet eşitliği, sanatta kadın temsili ve sanatçı kadınlar gibi konuları ele almaktadır. Yoğunlaştığı Avrupa resim çözümlemeleri dışında sanat yazıları yazmaya devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

İÇ REKLAM

Güncellemeleri almak için kaydolun

Biz de spamlerden sizin kadar nefret ediyoruz.

İÇ REKLAM

Büyük Kuşatma
Önceki

Sinan Kesova’nın Ödüllü Filmi BÜYÜK KUŞATMA MUBI’de

Nuri Bilge Ceylan
Sonraki

Nuri Bilge Ceylan, Tüm Filmleri ve Belgeseli ile TV+’ta

Kaçırmayın!

Raziye Kubat

Raziye Kubat’ın “Taş Kafa-Zaman Yolcusu” Sergisi

Raziye Kubat’ın “Taş Kafa-Zaman Yolcusu” adlı sergisi, M. Wenda Koyuncu
Hiromi Kavakami

Hiromi Kavakami’nin Ödüllü Kitabı “Tokyo’da Tuhaf Hava” 16 Ocak’ta Raflarda

Nakano Eskici Dükkânı yazarı Hiromi Kavakami’nin 2001 Tanizaki Ödüllü kitabı