♫ başlarken dinle : İbrica Jusić – U Svakom Slucaju Te Volim¹
‘’Adil özgürlük,
sevgili özgürlük,
tatlı bir şekilde itiraf edilen özgürlük,
sen Tanrı’nın bize bahşettiği değerli bir armağansın,
ve tüm ihtişamımız senin gerçek yaratımın..
Evimizin tüm dekorasyonu sensin.
ne gümüş ne de altın, hayatın kendisi ödülün;
Ey özgürlük! yerini alamaz hiçbir şey
senin saf ve yüce zarafetinden.’’
dizeleriyle bahseder Hırvat Ulusal Şairi ünvanlı Ivan Gundulic, Ragusa’daki hayattan. Ragusa ya da günümüzdeki ismiyle Dubrovnik, son dönemlerin en popüler dizilerinden biri olan ‘Taht Oyunları’ dizisiyle tekrar hak ettiği üne kavuşan ve 1365’te Osmanlı tarafından kendisine tanınan ayrıcalıktan ötürü günümüze kadar en az zararla gelen, Hırvatistan’ın ve Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinden biridir. Şehre 1.Murat tarafından tanınan bu ayrıcalıktan dolayı etnik yapısı ve dokusu bozulmadan 1991 senesine kadar gelmiştir. Ta ki o tarihte dağılan Yugoslavya’nın haylaz dik başlısı Sırp çetnikleri tarafından bombalanana kadar. Tabi ki bu tarihe kadar da bir çok saldırı ve tacize de maruz kalmıştır. İnsanlık, bulunduğu yeri önce yok etmek, sonra da yeniden inşa etme hevesiyle yanıp tutuşmaktır nihayetinde. Bu şiir de, 91’in o kanlı günlerinde tekrar hatırlanmış, sokak duvarlarına sıva misali işlenmiştir. Sözleri 1628 senesinde kağıda dökülse de, son insan(!) ölene kadar herkesin ihtiyaç duyacağı bir anlam içermektedir. Şiir boyunca bir çok kez tekrar eden kelimenin anlamının ise yakıp yıkmaktan daha kolay, daha asil olduğu henüz keşfedilememiştir maalesef. Keşfetmek demişken, o ilk yıllarındaki özgür ortamın içinde yetişmiş bir başka Hırvat Ruder Boskovic, bu ortamın ona sağladığı kolaylıklar sayesinde ‘dönen gezegenlerin ekvatorlarını belirleyen ilk geometriksel prosedür’ çalışmalarını yapmış ve 1753’te Ay’da atmosferin olmadığını keşfetmişti. 1753’te! Üstelik biz hala Dünya’nın düz olmadığını anlatmaya çalışıyoruz! Bir diğer Dubrovnikli önemli şahsiyet ise, yazıya başlarken dinlediğiniz Sevdalinka² türündeki esere ses veren İbrica Jusic’tir.
Dubrovnik, İstanbul’dan ortalama 1 saat 45 dakika sürecek bir uçuşla varılabilecek bir Adriyatik şehirdir. Dalmaçya adaları diye bildiğimiz takım ada grubunun sonuncusu olan ‘Lokrum’ ile birbirlerine aşık iki sevgili misali izlemektedir birbirlerini uzaktan. Arada tabii ki yine bir deniz. Bu seyahatinizde yanınızda olmasını önereceğim kitap Ivo Andriç’in Drina Köprüsü isimli klasiği.
Dubrovnik ve çevresindeki kasabalar gerek mimarisi gerek insanlarının karakteristik yapılarıyla o kadar bizdenmiş gibi görünmekteler ki, bir yerden sonra ‘ah’, ‘vah’ lar eşlik ediyor kullandığımız cümlelere. Burası ortalama üzerinden biraz pahalı bir şehir. Ancak her güzelliğin de bir bedeli vardır. Tüm bu güzellikleri de görmek, gezmek için havalimanında bir araba kiralamanızı can-ı gönülden öneririm. Gerek sahil şeridi boyunca kuzeye gitmek için, gerekse de direksiyonu güneye kırdığınızda bir saat uzaklıktaki Karadağ hududunu geçmek için çok önemli bir karar olur. Konaklayacağımız yer olarak bir çok otel ve airbnb seçenekleri mevcut. Tercihinizi belirleyici etmen, maruz kalmak istediğiniz manzara³..
İlk günümüz Dubrovnik şehrinin kalbinde, surlarının içinde. Surların içindeki hayata Ploče kapısından başlamanız tavsiyemdir. Ve bu dakikadan itibaren artık Taht Oyunları⁴ dizisindeki ‘King’s Landing’ ‘desiniz. Surların içi açık hava müzesi kıvamında. Çan kulesi, tüm Dalmaçya’nın en iyi Barok mimarisi sayılan Aziz İgnatius Kilisesi, isminin anlamını keşifçi İspanyolların ‘şöhretli’ olacaklarını düşündükleri yerler için kullandıkları ‘Rolando’ kelimesinden alarak türeyen Orlando Sütunu, Dominikan Manastırı, Etnografya Müzesi, Sponza Sarayı ve dönem mobilya ve armalarının sergilendiği 14. yüzyıldan kalma zarif Gotik-Rönesans tarzındaki Rektörlük Sarayını gezip de burçlara tırmandıktan sonra, Pile Kapısından surları ve eski şehri terk edebiliriz. Fort Bokar olarak geçen yerde buranın sembol fotoğrafını çektirdikten sonra yemek vakti için ‘Nautika’ isimli Restaurantı deneyimlemenizi isterim. Manzarası gayet doyurucu. Esasında manzara demişken, siz de günü iki öğünle geçirenlerdenseniz şayet, ilk günün akşamı için gün içinde ‘Panorama Restaurant’ ı değerlendirmeye alınız. Gerçi rezervasyon yapmak istediğinizde en yakın altı ay sonrasından bahsediyorlar ancak şansınızı denemekte fayda var. Eğer tercihinizi ikinciden yani panoramadan yana kullanacaksanız, teleferiğe doğru yürüyüşe geçmekte fayda var. Ola ki burada bir masa bulabildiniz ve güneşin başka yerleri aydınlatmak için gittiği ana şahit oldunuz; şu an dinleyeceğiniz şarkı, bu gördüğünüz yerde, o güneş denizin ardına gidince yazılmış bir şarkıdır⁵. Bir ara da arkanızdaki dağlara bakın. İşte 91 senesinin en kanlı anıları şu an bulunduğunuz yerde gerçekleşti.
İkinci günümüze sabah erkenden başlayarak Karadağ topraklarına geçebiliriz. Hudut, 10:00-13:00 saatleri arası epey sakin. Gümrük işlemleri de on dakikayı geçmiyor. Arabadan inmenize bile gerek yok. Ancak sınırı geçme düşünceniz varsa, aracınızı kiralarken mutlaka bunu belirtin. Bunun için ek bir ücret talep etmiyorlar ancak imzalı belgeler gerekebiliyor. Karadağ topraklarında kalma gibi bir planınız yoksa, sınırdan girdiğiniz andan itibaren sırasıyla Herceg Novi, Kamenari-Lepetani feribotu, Tivat, Budva, Kotor, Ljuta, Perast, Strp, Kamenari rotasını kullanarak tekrar Herceg Novi, ve nihayetinde yine Huduta ve Dubrovnik’e varabilirsiniz. Rota uzun gibi gözükebilir. Her bir noktada durarak, soluklanarak 6-7 saatinizi dolduracak bir rota bu. Öğle yemeğinizi Budva’da, Karadağ’ın deniz mutfağıyla deneyimlemenizi öneririm. Kahve için Kotor ideal durak. Dönüşte, Hırvastistan sınırına girdikten sonra, Dubrovnik’e varmadan Cavtat’a da uğrayabilir ve günü burada bitirebilirsiniz. İkinci günümüz için bahsettiğim bu şehirlerin her biri, buralara kadar gelmişken gezilesi, görülesi güzellikte. Sadece yollarda dikkat etmeliyiz. Hırvatistan ve Karadağ’da otoban yok. Yol git-gel tek şeritli. Hız sınırı kısıtlamalarına da dikkat! Lakin yolun sunduğu görsel şölen muazzam.
Seyahatinizin süresine göre sonraki günlerde kuzeye doğru çıkarak Split’e gidebilirsiniz. Orası da ortalama üç saat sürmekte. Yol gözünüzde büyüyorsa, en azından Mokosica’ya kadar gidin. Dr. Franjo Tuđman Köprüsünün gölgesinde oturmak, daha sonra da o köprüden gölgesinin vurduğu yerleri izleyerek bu güzel şehre veda etmek güzel bir deneyim olacaktır.
Dubrovnik’te şüphesiz eski günlerindeki sükuneti bulmak zor. Değişimi, özellikle tekrar popülaritesini kazandıran diziden sonra gözlemlemek çok bariz ve karşı konulamaz boyutta. Ancak duruluğu sayesinde de her dönemin gözdesi olduğu da aşikar. Sonuçta yıllar herşeyi alıp götürse de, asalet her zaman kendini belli eder. Ragusa’ya ya da günümüzdeki adıyla Dubrovnik’e veda ederken, bir zamanlar ki umut dolu, barışçıl ve ayrıştırılmadığı günlerden kalan bir parçayla veda edelim. Elimizdeki kitapta da dediği gibi. ‘Birlikte geçirilen bir felâket kadar insanları birbirine bağlayan hiçbir şey yoktur.’
Dünün başkentinde, dünden kalan bir eserle.
Starogradske’den Đurđevdan⁶.
Bu toprakların notaları ile.
İyi gezmeler..
Sevdalinka : Sözcüğün kendisi , Osmanlı Türkçesinden türeyen ve Türkçe sevdadan gelir ve bu da aşık olma durumunu ve daha spesifik olarak aşk hastalığı ve karşılıksız aşkla ilişkilendirilen yoğun ve kimsesiz özlemi ifade eder. Sefarad mültecilerin Osmanlı Bosna’sına gelişiyle veya daha büyük olasılıkla “merhamet et” anlamına gelen Osmanlı Türkçesi anlamı ile açıklanabilir.Tarihsel olarak adı geçen ilk Sevdalinka’nın 1475 yılı civarında yazıldığına inanılan ” Bolest Muje Carevića ” ( Mujo Carević’in Hastalığı ) olduğu kabul edilir.
Taht Oyunları : David Benioff ve D. B. Weiss tarafından yaratılan ve HBO’da yayımlanan Amerikan fantastik televizyon dizisidir. George R. R. Martin’in epik fantezi serisi Buz ve Ateşin Şarkısı’ndan uyarlanmış olan dizi, adını serinin ilk kitabından almaktadır. İngiltere, Kanada, Hırvatistan, İzlanda, Malta, Fas ve İspanya’da çekilmiştir. orj. adı Game of Thrones.
Đurđevdan : okunuşJurjevo. Gregoryen takvime göre 6 Mayıs, Jülyen takvimine göre 23 Nisan’da kutlanan, Yorgi’ye ithaf edilmiş, Hristiyanlara özgü bir Balkanlar bayramıdır. Hıdrellez bayramının Hristiyan karşılığıdır. Müslüman Boşnaklar bu şarkıyı Hıdrellez için yorumlar. Yorgi, Ortodoks kiliselerindeki en önemli Hristiyan azizlerinden biridir. Bu bayram da baharın gelişini kutlama geleneğiyle özdeşleşmiştir. İnanışa göre Aziz George inancı uğruna ölmüştür. İkonalarda genelde bir atın üzerinde ejderha öldüren bir adam olarak betimlenir. Ejderha doğu medeniyetleri ve mitolojilerinde iyi tasvir edilse de batı medeniyetlerinde kötülükle ilişkilendirilmiştir.